5 Kasım 2007 Pazartesi

Meram ve Dere'de Nostalji


Ramazan veya Kurban bayramının yayla günlerine isabet ettiği zamanlarda (19 Mayıs-29 Ekim arası), yayla sakinleri mesela Ramazan ayının gelişini nenelerden öğrenirlermiş. Yaşlıca olan hanımlar, Şaban’ın bitimine yakın günlerde açık havada hilali gözler, orucu duyururlarmış. Erikli Yaylası’nda bu işi Hacı Eminlerin Alime Nene yaparmış. İftar vaktini de aynı şekilde, “akşam yıldızı yerine geldi, açın orucunuzu” diye duyururmuş. Sahurda da kulaklar Alime Nene’de olurmuş.

Bu anlattıklarım tıpkı bir masal gibi. Saat yok, takvim yok. Doğrusu ihtiyaç da yok. Şimdi saatsiz, zaman ayarsız işimiz yok gibi. Yoğun stres demek bu. Alıştığımızdan fark etmiyoruz.

Bayramın birinci günü “aşağı evlerde” yani Dere’de oturanlar (erkekler) namazlarını kılar, yaylaya şeker, un, bulgur ve tuz gibi en önemli mühimmatı götürürlermiş. Bunlar üç gün yaylada kaldıktan sonra geri dönerler, hanımlar ve çocuklar yaylada yalnız kalırlarmış. Bayram günlerinde yaylanın çayırsekisinde (çayırsekisi, yaylanın kurulduğu yerin yakınında bulunan çimenlik düz bir yere verilen isim) çoluk çocuk büyük hep birlikte ip atlar, cıngırıkta (tahtaravalli) sekerlermiş. Bayramın ikinci günü kuşluk vakti, yaylaya gelen erkekler hep birlikte bayram yemeğine otururlar, hanımlar ve küçükler onlardan sonra yemek yerlermiş çayırsekide.

Şimdi olsa ne mümkün çoluk çocuğu dağın başında küçükbaş hayvan sürüleriyle yalnız bırakmak. Derdim o ya. Ondan nostalji, geçmiş vs. deyip durmam. Hava temiz, yağ yoğurt katkısız.

Yaylada bir tek Sarı Sülmanların İbrahim Amcanın “gaz lambası” varmış. Diğer yayla hanelerinde “idare lambası” olduğundan, çocuklar onlara gider ve gaz lambası nasıl yanıyor, etrafı ışıtıyor diye merakla bakarlarmış.

Bu bir dert aslında ama, şimdi yaşadığımız telaş ile mukayese ettiğimizde, değer yani.

Ramazan davulunu dere’de ilk defa Kerimlerin Kerim Dede, sonra da Foslakçıların Paşa Dede çalmış. Bizim çocukluğumuzda Rahmetli Mehmet Ali Dede kısacık boyuyla sahurlarda kelebek gibi uçar gider, davulunu da pek ritimli çalardı. Bayram arefelerinde de, eşeğiyle sokak sokak gezer, un, şeker ne verirlerse itiraz etmeden yaptığı hizmetin karşılığını alırdı.

6 Şubat 2007


0 comments: