Loras;
Reşit Tangut’a göre sahralık, bozkırlık anlamına gelmektedir. Loras’ın ilk
zirvesinde bir manastır ve bir sarnıç kalıntısı bulunmaktadır. Özellikle VI. yüzyılda
bu tür manastırlar, yeni keşişler yetiştirmek için okul görevi de
görmekteydiler. Ancak binanın tarihi çok daha eskidir. Kalıntılar Roma ve
Bizans dönemleriyle tarihlendirilebilir. Manastırın yapı tarzıyla,
definecilerin kazılarından çıkan küp parçaları böyle bir yargının kanıtlarıdır.
Kuzey yönünde kale duvarını andıran büyük taş duvarın küçük bir kısmı
yıkılmıştır. Ancak duvarın geriye kalan kısmı sağlamdır.
Manastırın
hemen yanında sekiz-on taş basamakla inilebilen bir kar sarnıcı vardır. Yapısı
düzgün taşlarla yapılmış olup kemerlidir. Gilisira’da Katırini denilen kemerli
mağara, Konya’daki üç adet buzhane ve Ihlara Vadisi üzerinde bir dizi kayadan
oyma kilise bu sarnıcın benzerleridir. Kapının tam karşısında büyük bir oyuk,
tavanda ise kar doldurmak için açılan bir baca vardır. Burası manastırda kalan
keşişlerin su gereksinimlerini karşılayan bir tür kar ve su deposudur. Sarnıç
tamamen toprağa gömülüdür. Alanı ortalama olarak 70-80 metrekaredir. Yuvarlak
bir plana sahip sarnıcın zemin ile tavan arasındaki yüksekliği 5-6 metredir.
Dağda su kaynağı ve izi yoktur. Ancak Altınapa yönünde ve düzlükte İncesu
yaylasında bir su oluğu ve bir akarsu vardır.
Loras’ın
güney kesiminde bulunan büyük mağara, deniz düzeyinden yaklaşık 1500 metre
yüksekliktedir. Önü açıktır. Boyutları 40x40 metre olup, yüksekliği ise 15-20
metredir. Mağaranın içinde ağaçlar, ısırgan otları ve çimler vardır. Sağ
tarafında oyuklar, oyukların üstünde ise, dikine giderek içeriye serin hava
veren dar bir havalandırma tüneli göze çarpar. Burada bülbül ve serçe türünden
küçük kuşlar yaşamaktadır. Mağaranın içinde ustalıkla işlenmiş Roma dönemine
ait bir sütun başı bulunmaktadır. Bazalttan yapılmış, maden eritmek için
kullanılan ve Roma dönemine ait bir kuyumcu potasının parçaları dikkat
çekmektedir. Mağaranın orta yerlerinde definecilerin kazılar yaptıkları
anlaşılmaktadır. Kazı yerinden küp parçaları ve insan kemikleri bulunmuştur.
Küp parçaları, Roma döneminde içlerine ölü konulup toprağa gömülen elemanlardır.
Mağaranın giriş kısmı taş duvarla örülü iken şimdi bu duvar yıkılmış
durumdadır. Bu kanıya varmak için giriş kısmında yığılı duran taşları görmek
yeterlidir. Bu mağaranın Frigler zamanında bir mabet olarak kullanıldığı
düşünülebilir. Çünkü Frigler ulu dağlara, yüksek kayalıklara ve kutsal bildikleri
taşlara tapınmaktaydılar.[1]
[1] Bkz., Mehmet Gündoğdu, http://www.anadoludabugun.com.tr/loras-dagi-tarihi-kalintilari-651yy.htm (erişim: 15.06.2014)