31 Aralık 2011 Cumartesi

Fotoğraflarım

0 comments

Sene-i Devriye

0 comments


Hıristiyan dünyada bütün kutlamalar, İsa Nebinin kimliği etrafında şekillenir ve kilise sakramentleri, törenler ve geleneksel kutlamalar bu çerçevede yapılır. Bütün bunların ortaya çıkışında üç temel hadiseyi görürüz; babasız doğumu, çarmıhta ölümü ve üç gün sonra dirilişi. Doğum tarihi konusunda, doğu ve batı kiliseleri arasındaki farklı tarihler, temel bilgi kaynağı olması gereken Yeni Ahit rivayetlerinin tutarsızlığı ve meselenin sonraki asırlar içinde paganist-mitolojik boyut kazanmasından kaynaklanır.
Konunun yer aldığı, açık ve net bir tarih görmediğimiz Matta ve Luka’dan gelen rivayetler, birbirini tutmaz. Matta’ya göre (2:1) İsa, M.Ö. 37 ila M.Ö. 4 yılları arasında Filistin’i Roma adına yöneten Antipater oğlu Kral Büyük Hirodes zamanında Yahudiye Beytlehem’inde dünyaya gelir. Gökte İsa’nın yıldızını gördüklerini söyleyip Doğudan Kudüs’e gelen müneccimler onu hararetle ararlar. Bunu duyan Hirodes, gelecekte Yahudilerin kralı olacak kişinin kendi saltanatını ortadan kaldıracağı korkusuyla, Beytlehem ve bütün Filistin’de iki yaşından küçük erkek çocukları katlettirir. Melek Cebrail, rüyada Yusuf’a görünerek anası Meryem ile çocuğu Mısır’a kaçırmasını söyler. Yusuf, bir gece vakti denileni yapar ve kalkıp Mısır’a gider, Hirodes’in ölümüne kadar Filistin’e dönmez. Buna göre İsa, Hirodes’in saltanatının en geç M.Ö. 4. Yılında veya bundan birkaç yıl önce doğmuş olmalıdır. İsa’nın doğumunun Hirodes’in saltanatının hangi yılında doğduğu bilgisi bulunmadığından, burada zikredilen bilgiye bakarak bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. 
Luka’nın rivayetine göre ise İsa, Roma İmparatoru Augustus’un Suriye Valisi olan Kirinius’un idareciliği döneminde yapılan genel nüfus sayımında dünyaya gelir. Matta ve Luka’da anlatılan bu iki bilgi birbiriyle uyuşmaz. Çünkü iki tarih arasında oldukça farklı bir zaman söz konusudur. Luka’daki bilgiler, İsa’nın doğumunun, Yahudiye ve Samariye bölgesinin idaresinin Suriye’deki Roma Valisinin hakimiyetine geçtikten sonra, yani M.S. 6 yılında veya bundan sonraki bir tarihte olmasını gerektirmektedir. Ayrıca Luka, Yahya’nın ana rahmine düşüşünü anlatırken, hem Matta hem de, az önceki kendi rivayetiyle çelişir. Luka, Yahya’nın annesinin Hirodes zamanında Yahya’ya hamile kalışının 6. ayında melek Cebrail’in Meryem’e görünerek İsa ile müjdelediğini anlatır. İsa’nın bu müjdelemeden altı ay sonra doğması gerektiği düşünülürse, İsa, Kirinius zamanında değil, Hirodes’in saltanatı zamanında veya ondan en geç bir yıl kadar sonra Hirodes’in oğlu Arhelas ‘ın hükümranlığının ilk yılında doğmuş olması gerekmektedir. Bu bilgiler ve İsa’nın doğum tarihini araştıranlar, İsa’nın miladın başlangıcı olarak gösterilen tarihten birkaç yıl önce, M.Ö. 4 yılında veya bu tarihten iki-üç yıl kadar önce doğmuş olabileceğinin tahminini yapmaktadırlar.
Bütün bunlara ilaveten, İsa’nın kış mevsiminde doğmadığı kesin görünmektedir. Çünkü Luka’ya göre, İsa doğduğu zaman çobanlar çayırlarda sürülerini otlatmakta idiler (2:8). Eski Ahit, kış mevsiminin çobanların açık havada barınamayacak kadar yağışlı olduğunu (Ezra 10:9, 13), söylemektedir. Çobanlar, Ekim ayının en geç ortasında sürülerini yüksek otlaklardan indirmekte idiler. Ayrıca, Yahya’nın Yahudi Fısıh bayramında doğduğuna ve fısıh bayramının 15 Nisan’da kutlandığına bakarak, Yahya’dan altı ay sonra doğan İsa’nın Ekim ayı içinde doğmuş olması gerektiği, hesaba uygun düşmektedir. Sonuç olarak İsa’nın doğum tarihini tesit etmek mümkün değildir.
Doğu kiliselerince 6 Ocak, batı kiliselerince 25 Aralık olarak gösterilen tarihin de İsa’nın doğum günüyle ilgisi bulunmamaktadır. 6 Ocak tarihi, putperest Greklerin zaman tanrısı Aion anısına kutlanan bir bayrama, 25 Aralık da, Roma putperestlerinin güneş tanrısı anısına kutlanan bir bayrama dayanmaktadır. İsa’nın doğum gününün eski dünyada kış gündönümü olarak bilinen 21 Aralık değil de, 25 Aralık tarihine atfedilmesi, ayrı bir tarih hatasıdır.
İsa’nın doğumu anısına kutlanan bayramlarla ilgili en eski tarihin 325 veya 336 yılı olduğu belirtilmektedir. Buna göre Noel, İmparator Konstantin’in saltanatının sonundan itibaren kutlanmaya başlanmıştır. 354 yılına gelindiğinde, dönemin Papası Liberius, 24 Aralık’ı 25 Aralık’a bağlayan geceyi İsa’nın doğum günü ilan etmiştir. M.S. 4. asırda Myra, bugünkü Kale ilçesinde yaşadığına inanılan Aziz Nikolas’ın doğal olarak İsa’nın doğumuyla hiçbir ilgisi yoktur. Geçmiş kültürlerden gelen Noel kutlamalarına, sonradan pagaist unsurlar ilave edilerek bir Noel ağacı eklenmiştir. Buradaki ağaç figürü, kaynağını meşe, defne ve çam gibi yapraklarını dökmeyen ve ebedi gençlik ve yaşam sembolü sayılan ağaçlardan almaktadır. Noel ağacının süslenmesi geleneği de kelt rahiplerinin tanrılarına astıkları armağanlardan, çam kesme işi de, Baltık kökenli Tötonlar’dan kalmıştır.
Günümüz Hıristiyanlarının kahir ekseriyeti, geçmişteki gibi İsa’nın doğum günü arefesinde oruç tutmamakta, doğum gününün gecesini de ibadetle geçirmemektedirler.
Geride kalan hicri yılbaşınızın, aşuranızın ve şimdiden yeni takvimle gelecek olan 2012 yılının hayırlara vesile olmasını dilerim.

31 Ekim 2011 Pazartesi

İstiklal Marşımız

0 comments

21 Temmuz 2011 Perşembe

KEDEKALE veya KEDEKLAS KÖYÜ

0 comments

Altunapa Vakfiyesi’nde adı geçen bu köy halen mevcut değildir. Köyün bugün Alavardı-Yaka ve Manastır Semtleri dediğimiz mevkiler arasında olduğu tahmin edilir. Dereköy Kavak Değirmeni Vakfiyesi’nde geçen bir kayıtta su taksimi gösterilirken bir ırmağın adı “Kedeklas” olarak belirtilmektedir. Kanuni Sultan Süleyman devrinden sonra köy dağılmaya başlamıştır. Köyden halen hiçbir iz yoktur.

KONYA´DA EKMEK NARHI

0 comments

 (Yenice Değirmeni, 01.12.2008)
Ekmek narhında bizim değirmenlerin unu da belirleyici olmuş.
1930 senesinde Belediye´nin Konya´da tatbik ettiği narhı aynen hatıra olarak aşağıya alıyoruz: Birinci Nevi Ekmek; On kuruş;   İkinci Nevi Ekmek; Yedi kuruş; Birinci Nevi Dereköy Unu Katmanı; Altmış kuruş;   İkinci Nevi Dereköy Unu Katmanı; Elli kuruş; Üçüncü Nevi Dereköy Unu Katmanı; Kırık kuruş. 
Not: 15/09/1930 tarihli Babalık Gazetesi´nden..

ABDURRAHMAN HİLMİ BÜNGÜL

0 comments

 Eski adıyla Dereköyü İlkokulu'nda görev yapan muallimlerden haklarında bilgi bulduklarımı kaydedeceğim. Bunlardan biri de, A. Hilmi Bingül. Merhum Es, ansiklopedisine şunları yazmış:
"1311-1895 senesinde Konya’da doğdu. Ahmet Rüştü Efendi’nin oğlu meşhur tanınmış antikacılardan Konyalı Merhum Nurettin Rüştü Büngül’ün kardeşidir. İlk tahsilini bitirdikten sonra İstanbul Vefa Sultanisi’ne girdi ve buradan mezun olduktan sonra Birinci Dünya Savaşı başlamıştı. Bözhöyük’te bir yıl öğretmenlik yaptı. İkinci sene Akşehir Kazası’nın o zaman bir Nahiyesi olan bugünkü Doğanhisar Kazası’nın Yenice Köyü’nde iki yıl öğretmenlik görevinde bulundu. Buradan Doğanhisar ilkokulu’na nakledildi. Dokuz yıl Doğanhisar’da öğretmenlik yaptı. 1932 senesinde Cihanbeyli Kazası’nın Çeşmelisebil Köyü’ne nakledildi, bir sene sonra da 1933’de Hadim İlçesi merkez ilkokulu öğretmenliğine tayin edildi. 1942 senesinin Kasım ayında Konya Merkez Kaza Dereköy İlkokulu öğretmenliğine nakledildi. Üç sene burada vazife yaptıktan sonra 1944 senesinde Apasarayı Köyü Öğretmenliği’ne gönderildi. 1945 senesinde buradan emekliye ayrıldı. Memlekete birçok talebe yetiştiren bu değerli öğretmen 11 Şubat 1959 günü fani dünyaya ebediyyen gözlerini kapadı, yakın arkadaş ve dostlarının göz yaşları arasında Musalla Kabristanın’daki ebedi makberesine tevdi olundu. Mezar taşı kitabesi şöyledir:
“Vakit geldi, bende göçtüm, Gidenler ardına düştüm,
Burakdımsa bazı şeyler, Beni hayır’la anan erler,
Ah Hilmi Büngül ruhuna, Fatiha İhsan ederler...”
Doğum: 1311-Ölüm:11 Şubat 1959.
Bu kitabeyi bizzat kendisi hazırlamış ve ailesine taşına yazılmasını vasiyet etmiştir."

31 Mayıs 2011 Salı

ELEKTRİK KANALI FACİASI

0 comments

Konya Merkez İlçe, Dereköy’deki “Elektrik Santralı Kanalı” üzerine düşen kayayı açarak, kanalın tamirinde çalışan Dereköy’den işçi Adil Yüksel ile Mehmet Sevim gereken tedbir alınmadığından toprak çöküntüsü altında kalarak ölmüşlerdir. 
23 Ocak 1950 tarihli “Ekokon Gazetesi”nden nakledildi.