27 Ekim 2015 Salı

Konya Ansiklopedisi Tamamandı

0 comments



Gazeteciliğe ilk başladığım yıllarda rahmetli Selçuk Es kendi çapında hazırladığı Konya Ansiklopedisini Anadolu’da Hamle, daha sonra da Yeni Konya gazetelerinde yayınlıyordu. Zamanın yazarlarını olduğu gibi onun yazılarını da ilgiyle izliyordum.

Sonraki yıllarda rahmetli Yalçın Dikilitaş bir ansiklopedi hazırlamaya başladı. Onun bu çalışmasına destek amacıyla bazı maddeler önermiş, birkaç madde yazımında katkıda bulunmuştum. Yazık ki Yalçın Dikilitaş’ın ömrü vefa etmedi bu çalışmayı devam ettirmeye.

Şehrimizle ilgili bir ansiklopedinin yokluğunu yıllarca hissettik. 2010 yılında bir ışık göründü. M. Ali Uz başkanlığında akademisyenlerden oluşan bir kurul, ansiklopedi çalışmalarına başladı. Bu kurulun varlığı ve böyle yüklü bir götürüsü olan yayının arkasında Konya Büyükşehir Belediyesi ve Kültür AŞ. nin olması umutlu olmamız için yeterliydi.
Gazeteciliğe ilk başladığım yıllarda rahmetli Selçuk Es kendi çapında hazırladığı Konya Ansiklopedisini Anadolu’da Hamle, daha sonra da Yeni Konya gazetelerinde yayınlıyordu. Zamanın yazarlarını olduğu gibi onun yazılarını da ilgiyle izliyordum.

Sonraki yıllarda rahmetli Yalçın Dikilitaş bir ansiklopedi hazırlamaya başladı. Onun bu çalışmasına destek amacıyla bazı maddeler önermiş, birkaç madde yazımında katkıda bulunmuştum. Yazık ki Yalçın Dikilitaş’ın ömrü vefa etmedi bu çalışmayı devam ettirmeye.

Şehrimizle ilgili bir ansiklopedinin yokluğunu yıllarca hissettik. 2010 yılında bir ışık göründü. M. Ali Uz başkanlığında akademisyenlerden oluşan bir kurul, ansiklopedi çalışmalarına başladı. Bu kurulun varlığı ve böyle yüklü bir götürüsü olan yayının arkasında Konya Büyükşehir Belediyesi ve Kültür AŞ. nin olması umutlu olmamız için yeterliydi.

Yayınlanan ilk cildin koordinatörü Ercan Uslu, Editörü Dr. Mehmet Birekul’du.Yayın kurulu ise şu isimlerden oluşuyordu. M.Ali Uz (Başkan), Prof. Dr. Haşim Karpuz (Başkan Yardımcısı) Ercan Uslu, Ali Işık, Bekir Şahin, Hasan Yaşar ve Dr. Mehmet Birekul. Ansiklopedinin yirmi dört kişiden oluşan bir bilim kurulu var.

Dokuz ciltten oluşan ansiklopedide 3617 madde yer alıyor ve her ciltte ortalama 130 madde yazarının emeği yer alıyor.

Dokuzuncu yani son cildin koordinatörü M. Sami Küçüktığlı, Editörü M. Ali Orak, Yayın Kurulu M. Ali Uz (Başkan) Prof. Dr. Haşim Karpuz (Başkan Yardımcısı) Ali Işık, Bekir Şahin, Hasan Yaşar, M. Ali Orak ve Yrd. Doç. Dr. Mehmet Birekul. Bilim Kurulu 15 kişiden oluşuyor. 9. Cildin sonuna bir ek ciltde ilave edilmiş.

Bir ansiklopedi hazırlamak hayli zor ve maddi gücü gerektiren bir uğraş. Bildiğim kadarıyla İstanbul, Bursa ve Kayseri’de yayınlanmıştı şehir ansiklopedisi.  Bu dev esere emeği geçen herkese teşekkür ve minnet borçluyuz.

Yayınlanan ilk cildin koordinatörü Ercan Uslu, Editörü Dr. Mehmet Birekul’du.Yayın kurulu ise şu isimlerden oluşuyordu. M.Ali Uz (Başkan), Prof. Dr. Haşim Karpuz (Başkan Yardımcısı) Ercan Uslu, Ali Işık, Bekir Şahin, Hasan Yaşar ve Dr. Mehmet Birekul. Ansiklopedinin yirmi dört kişiden oluşan bir bilim kurulu var.

Dokuz ciltten oluşan ansiklopedide 3617 madde yer alıyor ve her ciltte ortalama 130 madde yazarının emeği yer alıyor.

Dokuzuncu yani son cildin koordinatörü M. Sami Küçüktığlı, Editörü M. Ali Orak, Yayın Kurulu M. Ali Uz (Başkan) Prof. Dr. Haşim Karpuz (Başkan Yardımcısı) Ali Işık, Bekir Şahin, Hasan Yaşar, M. Ali Orak ve Yrd. Doç. Dr. Mehmet Birekul. Bilim Kurulu 15 kişiden oluşuyor. 9. Cildin sonuna bir ek ciltde ilave edilmiş.

Bir ansiklopedi hazırlamak hayli zor ve maddi gücü gerektiren bir uğraş. Bildiğim kadarıyla İstanbul, Bursa ve Kayseri’de yayınlanmıştı şehir ansiklopedisi.  Bu dev esere emeği geçen herkese teşekkür ve minnet borçluyuz.

Zeki OĞUZ-Memleket Gazetesi

4 Ekim 2015 Pazar

Bizim Evdeki Tel Dolabı

0 comments


Zaman geçtikçe eskiye rağbet azalıyor. 
Mutfakların tel dolapları, sinileri, kuşhaneleri, seleleri, sepetleri, küfeleri şimdi kilerlere, izbelere, depolara indi. Vakti gelince oralarda da olmayacaklar. 

Vadi-yi Meram'ın bahçeli evlerine ait araç gereçler başka yerlerde olduğu gibi kaybolup gidince "bir zamanlar" diyerek başlayan cümleler kuracağız.  

Tel dolapları için buzdolabının atası diyebiliriz belki. Fotoğraflar bizim evden.

Kimileri de bunları bir yerlerden bularak biraz da dekoratif amaçlı kullanıyorlar. Buzdolabı niyetine kullanılan bu dolaplara yetişemeyenler hayli fazla. Benim gibi 70'li yıllarda çocukluk yaşayanlar, fabrikasyonu, garantisi olmayan bu dolapları iyi bilirler. Tel dolabı yemekleri, sinekten börtü böcekten korur, mümkün olduğu kadar serin bir yere konulurdu. 

Dolabın yanında duvara asılı kalbur hala iş görüyor.



Benim gibi eski eşya meraklısı biri de evinin salonuna aldığı dolabı böyle allayıp pullayıp yerleştirmiş.





Sepet milleti de yerinde duruyor. Bugün asmanın son üzümlerini naylon bir kova yerinde sepetin içine koymak suretiyle kendimi iyi hissettim diyebilirim. :)

Bunların daha büyük ve yüksek olanları ile bağ bozumuna giderdik Eylül başından sonra. Dutlu kırı bağlarına, Hocacihan bağlarına, Vadi-yi Meram'ın bağlarına giderdik. Bağbozumu günlerini keyifle yazıp Meram dergisinde yayımlamıştım yıllar evvel. 

Bu şiirin tarihini bile unutmuşum. 15 yıl vardır sanırım. Şiir sayfanın altında...

Sepetin üzerindekini kırık bir baston sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bahar günlerinde Vadi-yi Meram bahçelerinin merizlerine, puştalarına, avarlarına bu aletle tohum veya sebze fidanı dikilirdi. Toprak tavındayken bunu yere batırınca açılan derin deliğe ne ekip dikecekseniz dibine bırakır üzerini toprakla kapatırdınız.

 

 

EYLÜL

/En mûnis tarafından
alâimisemâyı
yahut ölümünü toprağın
hesaba katarak Eylül’ü
her sonbaharda düşlerim.../

Ben çocukken
bağbozumuna gidilirdi
imrenirdi şehir çocukları
küfeler dolusu üzümüne
ve at arabasına dedemin..

Badem ağacı,
bağ
ve çocuk benliğim
bulanırdık muhabbete.

Kuşlukta gelirdi Kâsım
elinde sıcak bir fırın ekmeği
yüreğinde gizli yaralarla uzaklardan.
Anlardım ki Eylül’ü umursardı.

Yaz biter Eylül bitmezdi
ninemin şekerleri gibi
/şehir arsız değildi bu kadar
anneler böylesine yalnız./

akşamları
pencere önlerinde gemici feneri
dışarıda rüzgâr
aklımda Hürü’nün masalı.
İçimden serüvenler geçerdi.
Ocak başında ‘‘Tarla Dönüşü’’nü dinlerdik radyodan.
Geceleri yıldızlar kayardı
cilâlı turşu küpleri parlardı.
Dedem anlatır,gülerdi :
‘‘Filistin , Kafkasya hey
çarıklı arpa pilâvı.’’

Çarıklı arpa pilâvı ve çocuk benliğim
Kiler kokusunda kaybolurduk.

Eylül hiç kaybolmazdı...




Bu küpün turşu sakladığı günleri hatırlıyor olmak...
Evde dedeli-neneli, analı-babalı günlerde bolca turşu yapılan günler çok geride kaldı.

Hatırası bile yeter...