31 Aralık 2012 Pazartesi

MERAM BİBLİYOGRAFYASI

MERAM BİBLİYOGRAFYASI
Ahmet KUŞ 
GİRİŞ
Konya, 15 Haziran 1987 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla büyükşehir oldu ve Karatay, Selçuklu, Meram olmak üzere üç merkez ilçeye ayrıldı. Meram ilçesinin ilk belediye başkanı 26 Mart 1989 seçimlerinde seçildi. Meram ilçe olmadan önce de Türkiye genelinde çok bilinen bir bölgemizdi. Yeşil dokusuyla adeta Konya’nın simgesi olan Meram, günümüzde de bağ ve bahçeleri ile gönüllere huzur veren bir beldemizdir. Tarih boyunca Meram’ın güzelliği dillere destan olmuş, seyyahlar, şairler ve edipler buradan ilham alıp çok kıymetli eserler üretmişlerdir. Meram hakkında yazılan eserleri, araştırmaları ve yazıları tespit etmek amacıyla bu çalışmayı hazırladık. Çalışmamızın kapsamını kitaplar, dergiler, ansiklopediler, tezler ve Konya gazetelerinin verdiği kültür-sanat ilaveleri ile sınırlandırdık. Aslında kapsamlı bir bibliyografya çalışması için özellikle Konya’da yayınlanan günlük gazeteleri de taramak gerekirdi. Ancak bu çalışmamız için süre kısıtlı olduğundan gazeteleri araştırmamıza dahil edemedik. Nihai hedefimiz Konya gazetelerini de tarayıp bibliyografyayı çok  geniş kapsamlı bir kitap halinde yayınlamaktır. Bu araştırma sırasında her ne kadar en küçük bilgiyi dahi değerlendirmiş olsak da yine gözümüzden kaçan veya ulaşamadığımız yazılar mutlaka olmuştur. Her şeye rağmen hazırlamış olduğumuz Meram Bibliyografyası’nın bu konuda çalışma yapacak araştırmacılar için iyi bir kaynak ve yol gösterici çaba olduğuna inanıyoruz. Çalışmamıza dahil ettiğimiz yazılar içerisinde bir takım bilgi eksiklikleri veya küçük yanlışlarımız da olabilir, fakat çok titiz bir çalışma ile hataları en aza indirmeye çalıştık. Zaten bibliyografyalar hiçbir zaman biten veya tamamlanabilen çalışmalar değildir. Araştırma konusuyla ilgili her an yeni bir yayın olabilir. Çalışmamız makale olarak yayınladıktan sonra da sürekli olarak güncel gelişmelerle takviye etme niyetindeyiz.                  
MERAM BİBLİYOGRAFYASI
A) KİTAPLAR
KOMAN, M. M.-UĞUR, M. F., Selçuk Veziri Sahip Ata ile Oğullarının Hayat ve Eserleri, İstanbul, 1934.
KÖROĞLU, Hüseyin, Konya Lisesi Tarihi 1889-1989, Konya, 1989.
MİYASOĞLU, Mustafa, Yollar ve İzler, İstanbul, 2002.
ODABAŞI, A. Sefa-ÖZÖNDER, Hasan-KARPUZ, Haşim, Eskimeyen Meram, Konya, 2000.
ÖZÖNDER, Hasan, Evvel Zaman İçinde Meram, Konya, 1997.
ÖZÖNDER, Hasan, Su, Yeşil ve Tarih Kucağı Meram, Konya, 2003.
SAKAOĞLU, Saim, Çaybaşı Yazıları, Konya, 2000.
TORU, Fatma-ÖZÇELİK, Selahattin, Adım Adım Meram-Meram İlçesi Mahalle/Sokak Rehberi, Konya, 2003.
YARDIMCI, Saime, Bağ Evinin Asırlık Yemek Sırları, Konya, 2007.
B) TEZLER
AKIN, Mehmet Çetin, Konya Gazi Lisesi ve Tarihi Gelişimi, Konya, 1995 (S.Ü.S.B.E. basılmamış doktora tezi).
AKKURT, Murat, Meram İlçesi Bağcılığı ve Yörede Yetişen Üzüm Çeşitlerinin Ampelografik Özelliklerinin Belirlenmesi Üzerinde Araştırmalar”, Ankara, 1997 (A.Ü.F.B.E., basılmamış yüksek lisans tezi).
ALTINTAŞ, E., Konya Meram İlçesine Bağlı Köylerde Geleneksel Kıyafetler, Konya, 1999 (S.Ü., Fen-Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi, basılmamış lisans tezi).
ARSLAN, Kadir, Konya Meram İlköğretim Okulunun Eğitim ve Öğretim Yönünden İncelenmesi, Konya 2002, (S.Ü.S.B.E., basılmamış yüksek lisans tezi). 
ÇAPA, İbrahim, Sahib Ata Fahreddin Ali ile Oğulları, Konya, 1994 (S.Ü.S.B.E.,  basılmamış yüksek lisans tezi).
DÜNDAR, S., Konya’da Sahip Ata Külliyesi, İstanbul, 1970 (İ.Ü. Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi, basılmamış lisans tezi)
ELCAN, M.-TATLI, S., Konya Sahip Ata Manzumesi Süslemeleri, Konya, 1998 (S.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi, basılmamış lisans tezi)
EMİROĞLU, Seyit, Meram İlçesi (Konya) Masalları Üzerine Bir İnceleme, Konya, 1996 (S.Ü.S.B.E., basılmamış doktora tezi).
İÇAÇAN, K., Loras Dağı’ndaki Anonim Yapı, Konya, 1984 (S.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi, basılmamış lisans tezi).
İNCESAKAL, Mustafa, Orta Anadolu Bölgesi Bağ Evlerinin Tasarım ve Yapım İlkeleri, Konya, 1996 (S.Ü.S.B.E., basılmamış doktora tezi).
ŞENER, F., Konya İli Sırçalı Medrese Çinileri, Konya, 1995 (S.Ü. Mesleki Eğitim Fakültesi, El Sanatları Eğitimi, basılmamış lisans tezi)
TOPÇU, Filiz Yıldız, Sahib Ata Fahreddin Ali ve Sahib Ataoğulları, Konya, 2005,  (S.Ü.S.B.E., basılmamış doktora tezi).
YILMAZ, Mehmet, Konya Vilayetinde Muhacir Yerleşmeleri (1854-1914), Konya, 1996 (S.Ü.S.B.E., basılmamış doktora tezi).
C) MAKALELER
AKAY, Hasan, “Gizli Meram”, Dergâh, sayı 19, İstanbul, 1991, s. 8-9
AKMAYDALI, H., “Konya Merkez Tahir ile Zühre Mescidi”, Röleve ve Restorasyon, sayı 3, Ankara, 1982, s. 101-104
AKOK, M., “Konya’da Sahib Ata Hanıkâh Camii’nin Rölöve ve Mimarisi”, Türk Arkeoloji, sayı XIX/2, Ankara, 1970, s. 5-38
ALAGÖZ, Hüseyin, “Söylemez Zaviyesi ve Şeyh Fazıl Hüseyin Efendi”, Kışta Meram, sayı 10, Konya, 2001, s. 32-34
ALAGÖZ, Hüseyin, “Yozlaşan Benliğimiz ve Ulvi Sultan”, Yazda Meram, sayı 11-12, Konya, 2002, s. 27-29
ANBARLI, İsmail, “Loras Dağı’nın Düşündürdükleri”, Yeni İpek Yolu, sayı 188, Konya, 2003, s. 54-55
APALI, M. Ali, “Cambaz Deli Osman Ağa ve Çayırbağı Suyu”, Kışta Meram, sayı 2, Konya, 1999, s. 24-25
AYHAN, Lütfi, “Loras’tan Gelen Mektup”, Kışta Meram, sayı 18, Konya, 2003, s. 28-30
BAHAR, Hasan, “Konya-Hatip’te Bulunan Yeni Bir Hitit Anıtı”, Arkeoloji ve Sanat, sayı 73, İstanbul, 1996, s. 2-7
BAKIRCI, Naci, “Konya Meram Şekerfuruş Türbesi 1996 Yılı Kazı ve Temizlik Çalışması”, VIII. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, Ankara, 1997, s. 159-170
BAŞTAK, Naci Fikret, “Meram’ın Eski Yaz Günlerinden Birinde”, Konya, sayı 24-25, Konya, 1938, s. 1339-1341
BİLDİRİCİ, Mehmet, “Meram’da Eski Zamanlarda Bir Gezi”, Kırkambar-Yeni Gazete, Konya, 2 Ocak 2000, s. 4
BİLDİRİCİ, Mehmet, “Çaybaşı Yazıları Üzerine”, Kırkambar-Yeni Gazete, Konya, 10 Nisan 2001, s. 8
BÜLBÜL, Nail, “Başka Meram Yok ki!”, Kışta Meram, sayı 6, Konya, 2001, s. 26-27
ÇALIK, Ziya, “Jeoloji ve Hidroloji Bakımından Meram Deresi”, Konya, sayı 31, Konya, 1940, s. 1648-1659
DELBEUF, R., “Meram’ın Eski Yaz Günlerinde”, Konya, sayı 24-25, Konya, 1939, s. 1339-1341
DEMİRCİ, İbrahim, “Şeyh Galib’in Meram’ı”, Büyükşehir Belediyesi Konya Dergisi, sayı 9, Konya, 1996, s. 10
DOĞAN, M. Sabri, “Selçuklu ve Osmanlı Dönemi Meram Su Vakıfları”, Güzde Meram, sayı 5, Konya, 2000, s. 22-25
DOĞAN, M. Sabri, “Çayırbağı Suyu”, Büyükşehir Belediyesi Konya Dergisi, sayı 28, Konya, 2001, s. 49-51
DOĞAN, M. Sabri, “İdealini ve İddiasını Gerçekleştiren Bir Adam: Aydın Çavuş (Aydın Aydınöz)”, Yeni İpek Yolu, sayı 207, Konya, 2005, s. 54
DOĞAN, M. Sabri, “Bağdat Demir Yolu Hattı ve Meram”, Meram, sayı 2, Konya, 2006, s. 36-39
EFE, Ahmet, “Cemel Ali Dede Türbesi ve Camisi”, Yeni İpek Yolu, sayı 133, Konya, 1999
ELGİN, Necati, “500 Yıl Önce Konya’nın Yetiştirdiği Bir Musikî Üstadı-Megaribe Mescidi-Abdal Mümin”, Konya, sayı 118-119, Konya, 1948, s. 39-41
EMİNOĞLU, Mehmet, “Hacı Fettah Mezarlığı”, Büyükşehir Belediyesi Konya Dergisi, sayı 10, Konya, 1996, s. 38-39
EMİNOĞLU, Mehmet, “Hicrandan Benzi Atan Hasbey Dar’ul Huffazı”, Büyükşehir Belediyesi Konya Dergisi, sayı 11, Konya, 1997, s. 42-43
EMİNOĞLU, Mehmet, “Meram’da Osmanlı Ahkâm-ı Urfiyyesinden Birkaç Örnek”, Güzde Meram, sayı 1, Konya, 1999, s. 26-27
EMİNOĞLU, Mehmet, “Hacı Fettah Mezarlığı II”, Kışta Meram, sayı 14, Konya, 2002, s. 30-33
ERDOĞAN, Abdülkadir, “Meram Bağları”, Konya, sayı 7, Konya, 1937, s. 424-428
ERDOĞAN, Muzaffer, “Konya Tarih ve Folklorunda Meram”, Güzde Meram, sayı 1, Konya, 1999, s. 9-11
ERDOĞAN, M., “Konya’nın Eski ve Ünlü Mesiresi Meram”, Tarih Coğrafya, C. 2, sayı 8, İstanbul, 1959, s. 121-123
ES, Selçuk, “Meram Suyuna Ait Bilgiler”, Baharda Meram, sayı 3, Konya, 2000, s. 14-15
GÖLCÜK, Şerafeddin, “Sadreddin Konevî”, S.Ü. Selçuk Dergisi, sayı 4, 1. Sadreddin Konevî Özel Sayısı, Konya, 1989, s. 13-15
GÜLDAĞ, Ahmet, “Otuzlu Yıllardan Bugüne Yeşil Meram”, Kışta Meram, sayı 6, Konya, 2001, s. 22-23
GÜLDAĞ, Ahmet, “Otuzlu Yıllardan Bugüne Yeşil Meram”, Baharda Meram, sayı 7, Konya, 2001, s. 11-13
GÜLDAĞ, Ahmet, “Kırklı Yıllardaki Yeşil Meram’dan”, Yazda Meram, sayı 11-12, Konya, 2002, s. 35-37
GÜNDOĞDU, Mehmet K., “Meram’dan Loras’a Zorlu Tırmanış”, Kırkambar-Yeni Gazete, Konya, 3 Nisan 2001, s. 4
HALICI, Feyzi, “Çağrı’nın Meram Hikâyesi”, Güzde Meram, sayı 1, Konya, 1999, s. 14-15
HALICI, Feyzi, “Meram Sohbeti”, Kışta Meram, sayı 2, Konya, 1999, s. 22-23
HALICI, Feyzi, “Meram Trafiği”, Yazda Meram, sayı 4, Konya, 2000, s. 18-19 
HALICI, Nevin, “Ateşbaz-ı Velî ve Konya”, Büyükşehir Belediyesi Konya Dergisi, sayı 29, Konya, 2002, s. 111-112
IŞIK, Ali, “Meram Güzellemesi”, Çağrı, sayı 518, Ankara, 2003, s. 13-14
İNCESAKAL, Mustafa -TOZOĞLU, D.D.-ULUSOY, Mine, “Konya Meram’da Bağ Evi Örneği”, S.Ü. Müh.-Mim. Fak. Dergisi-Prof. Dr. Yılmaz Önge Özel Sayısı, C. 8, sayı 1, Konya, 1993, s. 37-52
İNCESAKAL, Mustafa, “Geleneksel Konya Bağ Evleri”, Yeni İpek Yolu, Özel Sayı I, Konya, 1998, s. 223-244
İNCESAKAL, Mustafa, “Geleneksel Konya Bağ Evlerinde Batı Etkileri”, Yeni İpek Yolu, sayı 145, Konya, 2000, s. 17-21
KALE, M. Tanju, “Meram’ın Eski Yaz Günleri”, Yazda Meram, sayı 8, Konya, 2001, s. 14-15
KARA, Celalettin, “Bir Tırmanış Öyküsü ve Loras Dağı”, Konya Life, sayı 8, Konya, 2006, s. 50-51
KARPUZ, Haşim, “Meram Sit Alanları ve Aydın Çavuş”, Baharda Meram, sayı 3, Konya, 2000, s. 23-26
KOMAN, M. Mesud, “Şeyh Sadreddin Mescidi ve Şeyh Cüneyd”, Konya, sayı 31, Konya, 1940, s. 1629-1637
KÜÇÜKDAĞ, Yusuf, “Konya’da Söylemez Zâviyesi ve Vakfiyeleri”, Yeni İpek Yolu, Özel Sayı I, Konya, 1998, s. 155-194
ODABAŞI, A. Sefa, “Meram’a Giden Üç Yol”, Kırkambar-Yeni Konya, Konya, 9 Eylül 1995, s. 6
ODABAŞI, A. Sefa, “Meram ve Çevresindeki Üzüm Bağları”, Güzde Meram, sayı 1, Konya, 1999, s. 12-13
ODABAŞI, A. Sefa, “Muhacir Pazarı ve Romanlar”, Tarih ve Kültürüyle Konya-Konya Postası, Konya, 18 Ekim 2000, s. 93-94
OKTAÇ, A. Deniz, “Meram Apalı Bağı Örneğinde Konya Bağ Kültürü ve Bağ Mimarisi”, Yeni İpek Yolu, Özel Sayı V, Konya, 2002, s. 377-390
ÖNDER, Mehmet, “Konya’da Tavus Baba Efsanesi”, Türk Folklor Araştırmaları, sayı 53, İstanbul, 1953
ÖNDER, Mehmet, “Meram-Nâme”, Çağrı, sayı 283, Ankara, 1981, s.17-18
ÖNDER, Mehmet, “Konya’nın Tarihî Gül Bahçeleri”, Çağrı, sayı 306, Ankara, 1983, s. 16-17
ÖNDER, Mehmet, “Geçmişten Günümüze Meram”, Büyükşehir Belediyesi Konya Dergisi, sayı 11, Konya, 1997, s. 24-27
ÖNDER, Mehmet, “Konya’nın Meram’ı”, Güzde Meram, sayı 1, Konya, 1999, s. 32-36
ÖNGE, Yılmaz, “Konya’nın Meram Mesiresindeki Mimari Bir Manzume”, Vakıflar, sayı 10, Ankara, 1973, s. 367-384
ÖNKAL, Hakkı, “Konya’da Ateşbaz-ı Veli Türbesi”, Atatürk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi, sayı 1, Erzurum, 1975, s. 223-238
ÖZÖNDER, Hasan, “Türbeönü’nde Evi, Meram’da Bağı Olmak”, Kışta Meram, sayı 2, Konya, 1999, s. 7-9
ÖZÖNDER, Hasan, “Yaz Olunca Var Meram Üzre Safâsı Konya’nın”, Yazda Meram, sayı 4, Konya, 2000, s. 9-11
ÖZÖNDER, Hasan, “Vefanın Timsali Meramlı Şeyh Vefâ”, Güzde Meram, sayı 5, Konya, 2000, s. 12-13
ÖZÖNDER, Hasan, “Meram’da Sonbahar”, Akademik Sayfalar-Konya Postası, Konya, 19 Ekim 2000, s. 65-68
ÖZÖNDER, Hasan, “Başka Meram Yok, Meram Veran Olmasın”, Kışta Meram, sayı 10, Konya, 2001, s. 16-18
ÖZÖNDER, Hasan, “Nahiye Oluşunun 47. Yıldönümünde Meram”, Yazda Meram, sayı 11-12, Konya, 2002, s. 9-11
ÖZÖNDER, Hasan, “Meram’a Vuslat”, Yazda Meram, sayı 16, Konya, 2003, s. 16-17
ÖZÖNDER, Hasan, “Meram’ın Efsunkâr Bağları”, Meram, sayı 1, Konya, 2006, s. 32-33
ÖZTÜRK, Kazım, “Meram İlçesinde Bulunan Tarihî Semt İsimleri”, Yeni İpek Yolu, Özel Sayı VII, Konya, 2004, s. 389-401
ÖZULU, Deniz, “Tarihin En Güzel Sesi Konya Lisesi”, Konya Life, sayı 4, Konya, 2006, s. 130-133
SAKAOĞLU, Saim, “Şu Konya’nın Meram’ı”, Kültür ve Sanat, C. 4, sayı 15, 1992, s. 5-7
SAKAOĞLU, Saim, “Kızlar Kayası”, Kışta Meram, sayı 2, Konya, 1999, s. 18-19
SAKAOĞLU, Saim, “Eski Meram Yolu Düz Gitmez”, Cönk-Yeni Gazete, Konya, 2 Kasım 1999, s. 129
SAKAOĞLU, Saim, “Meram Yolunda”, Cönk-Yeni Gazete, Konya, 1 Aralık 1999, s. 169-170
SAKAOĞLU, Saim, “Şu Konya’nın Bağları”, Yazda Meram, sayı 4, Konya, 2000, s. 12-14
SAKAOĞLU, Saim, “Kar mı Yağmış Şu Meram’ın Dağına”, Kışta Meram, sayı 6, Konya, 2001, s. 14-15
SAKAOĞLU, Saim, “Benim Meram Fotoğraflarım”, Yazda Meram, sayı 8, Konya, 2001, s. 6-9
SAKAOĞLU, Saim, “Orada Bir Köy Var Yakında-Hatıp ile Gödene Uğurlar Olsun Gidene”, Güzde Meram, sayı 9, Konya, 2001, s. 6-7
SAKAOĞLU, Saim, “Eski Meram Fotoğrafı Üzerine Düşünceler”, Kışta Meram, sayı 10, Konya, 2001, s. 13-15
SAKAOĞLU, Saim, “Son Kitabım: Çaybaşı Yazıları”, Akademik Sayfalar-Konya Postası, Konya, 1 Şubat 2001, s. 33-34
SAKAOĞLU, Saim, “Eski Bir Meram Evi”, Akademik Sayfalar-Konya Postası, Konya, 19 Nisan 2001, s. 116-117
SAKAOĞLU, Saim, “Eskimeyen Bir Meram Evi-II”, Akademik Sayfalar-Konya Postası, Konya, 17 Mayıs 2001, s. 143-144
SAKAOĞLU, Saim, “Şiirimizde Meram-I”, Akademik Sayfalar-Konya Postası, Konya, 14 Haziran 2001, s. 183-185
SAKAOĞLU, Saim, “Şiirimizde Meram –II”, Akademik Sayfalar-Konya Postası, Konya, 19 Temmuz 2001, s. 215-217
SAKAOĞLU, Saim, “Şiirimizde Meram-III”, Akademik Sayfalar-Konya Postası, Konya, 16 Ağustos 2001, s. 247-249
SAKAOĞLU, Saim, “Şiirimizde Meram-IV”, Akademik Sayfalar-Konya Postası, Konya, 20 Eylül 2001, s. 287-289
SAKAOĞLU, Saim, “Meram Efsane Kokuyordu”, Kışta Meram, sayı 14, Konya, 2002, s. 12-14
SAKAOĞLU, Saim, “Bir Yeni Meramlı’nın Not Defteri”, Yazda Meram, sayı 11-12, Konya, 2002, s. 6-8
SAKAOĞLU, Saim, “Benim Meramlı Ağaçlarım”, Güzde Meram, sayı 13, Konya, 2002, s. 6-9 
SAKAOĞLU, Saim, “Benim Meramlı Çiçeklerim”, Baharda Meram, sayı 15, Konya, 2003, s. 6-10
SAKAOĞLU, Saim, “Bir Meram Vardı”, Yazda Meram, sayı 16, Konya, 2003, s. 6-9 
SAKAOĞLU, Saim, “Bir Masaldı Meram”, Konya Life, sayı 4, Konya, 2006, s. 26-28
SAKAOĞLU, Saim, “Fahrünnisa Mahallesi’nden Hatıralar”, Akademik Sayfalar-Merhaba, Konya, 27 Aralık 2006, s. 410-411
SAKMAN, M. Tahir, “Konya Türkülerinde Meram”, Kışta Meram, sayı 2, Konya, 1999, s. 28
SAKMAN, M. Tahir, “İki Meram”, Cönk-Yeni Gazete, Konya, 11 Ağustos 1999, s. 44
TER, Ümmügülsüm Özkan, “Konya Kentinin Açık-Yeşil Alan İçinde Meram Bağlarının Önemi”, Güzde Meram, sayı 9, Konya, 2001, s. 10-13
UĞUR, M. Ferit, “Konya’da Tursunoğlu Camii”, Konya, sayı 10, Konya, 1937, s. 636-642
UĞUR, M. Ferit, “Tavusbaba”, Konya, sayı 37, Konya, 1941, s. 15-17
ULUTÜRK, Muammer, “Dere’nin Değirmenleri”, Yazda Meram, sayı 8, Konya, 2001, s. 20-21
ULUTÜRK, Muammer, “Noras Dağı Eteklerinde Bir Yayla Yahut Erikli Yaylasında Eski Günler”, Güzde Meram, sayı 9, Konya, 2001, s. 18-19
ULUTÜRK, Muammer, “Meram’ın Yaylaları”, Yazda Meram, sayı11-12, Konya, 2002, s. 14-16
UZUNPOSTALCI, Mustafa, “Şeyh Sadreddin Konevî’nin Vasiyeti”, S.Ü. Selçuk , sayı 4, 1. Sadreddin Konevî Özel Sayısı, Konya, 1989, s. 37-44
YASA, Azize Aktaş, “Selçuklu Dönemi Konya’sında Şehrin Yeşil Dokusu”, Vakıflar, sayı 27, Ankara, 1998, s. 65-74
(Mebkam'dan alıntıdır)

27 Ekim 2012 Cumartesi

Kayısı Kurusu



M.Ulutürk
İş yerimdeki mini buzdolabında unuttuğum kayısı kurusu kesesini çıkarıp özenle bağlanmış ağzını açtım. Derin derin kokladım. Çocukluk günlerimin unutulmaz sahneleri yüreğimin gizli delhizlerinden koşturup geldiler. Annemin “elma kakı, yonüz eriği” deyimi kulağımda çınladı. Uzun kış gecelerinin misafirliklerinde türlü türlü çetnevir olacak değildi ya şimdiki gibi. Muhabbet sofrasını meyve kuruları, iğde, ceviz, badem, yayla alıcı, izbelerde saklı elma, armut ve ayvadan mürekkep ikramlar süslerdi.
Yazar yerinde “Vakıf”tır, şimdikilerinse “Makıf” dediği pek de büyük olmayan bahçemiz, suları o yıllarda hiç kesilmeden akan Meramderesinin kenarındaydı. Annem babam ve aynı evde vefatlarına kadar birlikte yaşadığımız Mehmet Dedem ve Zehra Nenem’le çocukluğum boyunca kayısı ağaçlarıyla dolu o bahçeye gittim. Bahar geldi mi, karşı bahçede sıra sıra kocaman susamlar açardı. Çayın azgın sularının filan tarihte bir çocuğu alıp götürdüğüne dair büyüklerden duyduğum ve aklımdan hiç kovamadığım düşünce beni suya yaklaştırmaz, birkaç metre gerisindeki göğerik ağacına yaslanır otururdum. Kavak ağaçlarının gölgesi geçip gittikçe yeşilin onlarca tonu çıkardı ortaya. Radyoda “arkası yarın” dinleyip kaneviçe işleyen ablalarımla arkadaşlarından duyardım yeşilin başka renklerini de; acı yeşil, kara yeşil, açık yeşil…Çim kokusu, tavını henüz almış toprak kokusu, önümden akan suyun kokusu, elma çiçeklerinin kokusu, karşıdaki susamların kokusu, bahçenin çimenliğini yapraklarıyla boydan boya örten kocaman ceviz ağacının kokusu… Kokular ve renklerden sonsuz cümbüş olurdu ilkbaharla sonbahar arası.
Mandallar, puştalar açılır bunların araları merizlerle ayrılır, ağaçlar budanırdı. Bir oraya bir buraya koşturulur, çay için işe ara verildiğinde bizim gibi bahar hazırlıkları yapmaya gelmiş bahçe komşularıyla hasbihal edilir, Dutlu Kırı ile Hocacihan bağlarına bir fırsat bulup da gidilemediği muhakkak dile getirilirdi. Uzaktı oralar ve herkesin arabası atı yoktu. Dutlu kırı şuracıktaysa da Hocacihan’daki bağlara gitmek için illa bir araya gelinirdi. Yılda bir defa baharda üzüm budamaya, sonra sonbaharda bağbozumuna. Etrafına badem ağaçları sıralanmış çukur bağlar ne çoktu oralarda. Bağbozumu zamanlarının ve Eylül sözününbendeki etkisi hep masal tadındadır. İlkinin mor ve sarı renkleri, diğerinin yakmayan sıcağı, üşütmeyen soğuğu vardır.  
Delibeylerin Ahmet Dede’yi namaz vakitleri haricinde her daim bahçesinde ve kimi görse tiz sesiyle hayırlar dilemede görürdük. Selamsız geçen kimse olmazdı çayın kenarından uzayıp giden yolda. Omuzuna beli uzatıp bahçesine giden bir adam, ardında eskimiş camadanı ve mor donu ile yürüyen bir kadın. Mor don, eskimiş şalvarın diğer adıdır. Camadan, önünde ince bir iple arkaya doğru bağlanan gömlek gibi bir şey. İş kıyafetinin adıdır kadında. Orta yaşı çoktan geçmiş kadınlar pek bakımsız görünürlerdi bana.
Kahverengi üniforması ve beline takılı copuyla kolcu, çayın derin yerlerine yüzmeye yahut bahçelerden çağla, salatalık, çilek çalmaya gelmiş olması muhtemel çocuklar için gezinir dururdu. Tahsili yoktu ama otoritesi çoktu kolcunun.
Bahçe tavındayken günler öncesinden bellenir, toprak buhara durduğunda işler sıraya dizilirdi. Bahar aylarında hafta sonları bahçe işi ile başlar, Kasım ayazlarına kadar sürerdi. Güz gelince, yapraksız kalmış kayısı ağaçlarının altında öylece kalan kocaman göbekli lahanalara bakar garip bir yalnızlık hissine kapılırdım. Kışın çok sığırcık olurdu. Yerden kalkmayan kar yüzünden yiyecek arayan karga sürüleri bir de. Çay donunca da yeşil başlı ördekler inerdi. Belli bir zaman aralığında gelen göçmen kuşların dereyi konaklama için kullandıklarını çok sonra öğrendim. Şimdi hepsi başka yerlere gittiler.
Kasaba ile şehrin karıştığı bir yerde, bahçeler içinde büyümenin anlattırdığı pek muhtasar şeylerdi dediklerim. Meram ve çevresinde çocukluk yaşamak, yediğim kayısı kurusu tadındadır. Yılın bütün mevsimleri daima iç içedir.





30 Temmuz 2012 Pazartesi

Dedi ki Annem

            Diyeceklerim cefakar annemin çocukluğundan. Bazen sohbet koyulaşınca eski zamanlara gider. O anlatır ben yazarım. Arada sorar: “şunu da yazdın mı?”

I. Tutulmuş Ayakkabı
Annemin çocukluk yılları. Tutulmuş ayakkabı onun zamanında ikinci el ayakkabının diğer adı.  Yokluk yıllarında pek rağbet olurmuş bu ayakkabılara. Verem cinsinden  yaygın hastalıklarla ülkenin başının dertte olduğu yıllarda kayınpederi, kadıncağız sevinir diyerek bir elinde “tutulmuş”la eve gelince, kayınvalidesi küplere binmiş hasta mı edeceksin beni diye. Annem dedi ki: “Yokluk ne çoktu o zamanlarda.”
II. Çıplak Ayakla Geçen Bir Yaz
Annemin lastik ayakkabılarını hoca mektebinde çalmışlar. Tahminen 1949 yılı. (On yaşında olmalı dediğine göre). Şimdilerde Çerkes’in Abdullah’ın evinin olduğu yerde Hasan Efendi’nin mektebi varmış. Hoca mektebi burası yani. Rahmetli nenem ağır bir ceza vermiş çaldırdı diye. Annem dedi ki: “Ben o yaz boyunca çıplak ayakla gezdim sokaklarda.”
III. Kıl Şalvar
Kaynanası dokumuş, annesi dikmiş kıl şalvarı. Siyah koyun yününden olacak muhakkak bu dokuma. Hem ev hem de iş kıyafeti olan kıl şalvarı her gün giyermiş annem. Annem dedi ki: “Ben onu hatıra olsun diye hala saklarım.”
IV. Geysi Yuma
Meramderesi 40’lı yıllarda tertemiz akardı. Ben bile 70’li yılların çocukluğuma denk gelen günlerinde gazel suyu içtiğimi hatırlarım. Kadınlar topluca Hiyetler’in kapısının önüne, dere kenarına gider hep birlikte çamaşır yıkarlardı. Adı, “geysi yuma”ydı bunun. Yani çamaşır yıkama. Tokuçlar çamaşır döverken  orta yaşı geçmiş kadınların boğazından hıyyyt hıyyyt sesler çıkardı durmadan. Çaldağı Yaylasında ise, Arkıtçayı’na inilir, şu kenarına ocak çatılır ve çamaşırlar sıcak suyla kaynatılırdı. Yaylada su olmadığından hem içme hem de kullanma suyu Arkıtçayı’ndan Çaldağına taşınır testilerle. Ben aradaki mesafeyi bilirim; çok uzaktır…  Annemi evlenmeden çok önce, 12 yaşındayken yaylaya bırakmışlar tek başına. Akşam sonraları evde yalnız, gündüzleri de komşularla birlikte oturmuş yazlar boyu. Dalevereciler’in Atiye Nene ile Karaali’nin Hatice çağırırmış sabahları inek sağmaya. Çaldağı’nda annem, 18 yaşına kadar yazları böyle yalnız kalmış. Her bahar Nisan sonuna kadar burada 50-55 gün kalırlarmış. Sonra, Temmuz başında Erikli’ye. Eylül gelince yeniden Çaldağı’na. Annem dedi ki: “Şimdiki hanımlar çok şanslı.”
V. Yunak
Kuzu-koyun ayrılmadan 2-3 gün önce “yunak” olur. Çobanlarla mal sahipleri Manastır Yaylası’nda, suyu Dedemdağı Yaylasından gelen derede koyunları, kuzuları yıkayıp temizlerler. Bunun adı “yunak”tır. Annem dedi ki: “Çok özlüyorum çocukluğumu.”

VI. Tülübelinme
Erikli Yaylası’nda “tülübelinir”. Yani kuzu koyundan ayrılır. Keçiler sağılmaya başlanır. Tülübelinme, yunak’tan sonra yapılır. Annem dedi ki: “Şu yaylaya götürsen beni güz gelmeden.”
VII. Hoooo!
Çoban Mehmet Ali (şu bizim rahmetli ramazan davulcusu Mehmet Ali Dede), Meramdere sokaklarında hoooo! diye bağırır olanca kuvvetiyle. Onu duyan büyükbaş mal sahipleri mallarını ahırlardan çıkarır çobanın önüne katarlardı. Ekim’den evvel, Mayıs’tan sonra olurdu bu. Mallar her gün dağı aşar, Beyşehir yoluna yakın İkisivri’ye giderdi. Çoban Mehmet Ali’ye, o günün ücreti neyse o ödenirdi mal sahipleri tarafından. Annem dedi ki: “Çoban öleli ne çok olmuş öyle.”
VIII. Odun Yemeği
Düğün vakti geldiğinde damadın akadaşları toplanıp dağlara odun kesmeye giderlerdi. Yanlarına yiyecek-içecekleri konurdu. Geceyi dağda geçirirdi bu gençler. Ertesi gün döndüklerinde eşeklerin yükünün tepesine çaprazlama odun diker, arasına bayrak, gıldırak, çan, kerek vs. Takar ve oğlan evine gelirlerdi. Ortalığı kaplayan şangırtı sesini duyan herkes “odun yemeği” geliyor diye yollara dökülürlerdi. Eşek yükünden biri kız evine giderdi. Odunlar, düğün yemeği için kazanların altında yakılırdı. O zamanların düğün yemeği usulü şimdiki gibiydi. Düğün pilavı… O vakitler “ümmeci” (imece) usulü ile iki gün boyunca düğün sahibine yardım ederdi komşular, akrabalar. Neredeyse her evde bulunan eşekler de düğün sahibinin emrine amade idiler. Annem dedi ki: “Nerede o eski yardımlaşmalar.”
Muammer Ulutürk (07.09.2011)

31 Mayıs 2012 Perşembe

Eskitir Yıllar...

-Foto: Muammer Ulutürk-


30 Nisan 2012 Pazartesi

Hayat-Ölüm

(Foto: Muammer Ulutürk)

31 Mart 2012 Cumartesi

31 Mart Vakası'na Engin Bakış

Bir de tutuyorlar, siyasal bilimler okuyan ama politikadan hoşlanmayan ve TBMM'yi Yüce Divan sanan kızla dalga geçiyorlar...
Ama kendileri de 31 Mart'ı 31 Mart sanırlar.
O kadar sanırlar ki, 31 Mart'a karşı çıkmak için 31 Mart günü eylem yapmaya kalkarlar.
Çünkü 31 Mart, anlı şanlı İttihat ve Terakki'ye karşı "gerici şeriatçıların" ayaklanmasıdır, öyle derler. (Tuhaf, hani Osmanlı dönemiyle hiçbir ilgimiz kalmamıştı yahu? Kanuni'nin İbrahim ve Mustafa'yı öldürtmesini protesto etmeyi de düşünüyor musunuz? Birini yapan ötekini de yapmamalı mıdır? İkisi de Osmanlı olayı.)
Ayaklanma, Selanik'te oluşturulup İstanbul'a yürüyen "hareket ordusunun" müdahalesi ve azıcık da kan dökmesiyle bastırılmıştır. Bu birliklerin komutanı Mahmut Şevket Paşa'nın Abdülhamid'e küfürler savuran ses kayıtları da şimdilerde televizyonda yayınlanıyor.
Bu ordu Abdülhamid'i tahttan indirmiş, yerine İttihat ve Terakki'ye kuzu gibi boyun eğecek Reşat'ı çıkarmıştır. İttihatçılar'ın Yıldız Sarayı'ndan yağmaladıkları Abdülhamid mallarına günümüzde bile müzayedelerde rastlayabilirsiniz ara sıra, tombak falan bulursanız kaçırmayın.
Oysa 31 Mart ayaklanmasında "şeriatçılık", buzdağının su üstündeki kesimidir. Olayın altında "İngiliz parmağı" vardır.
Ben söylemiyorum yavrum, modern darbecilerin "ağababası" Doğan Avcıoğlu söylüyor!
Kitap okumak gibi zararlı bir alışkanlığınız olsaydı, Avcıoğlu'nun bu konuda yazdığı kitabı okurdunuz. (Okumayın, okumak delikanlıyı bozar. Okursanız sonra meclise parlamento denildiğini falan öğrenirsiniz, hiçbir işinize yaramaz.)
İttihat ve Terakki 1908 yılının temmuz ayında bir tür darbe yapmış, 1876 Anayasası'nın yeniden yürürlüğe konmasını sağlamıştı ama dokuz aydır bir türlü iktidara yerleşememişti... 31 Mart'ı bastırarak bunu bir ucundan yakaladı. Fakat buna kesinlik kazandırmak, "darbenin hasını" yapabilmek için de 31 Mart olayından sonra daha üç buçuk yıl beklemek, Balkan yenilgisinin ağır sonuçlarını kullanmak zorunda kalacaktı...
31 Mart ayaklanması başarılı olsaydı belki Osmanlı İmparatorluğu'nun dış politikası İngiltere'ye yönelecek, günümüzde çok tartışılan "adem-i merkeziyet" yani federalizme geçilebilecekti.
Olmadı, Alman yanlısı merkezci bürokratlar kazandılar. Bizi de dünya savaşına soktular. Abdülhamid olsaydı girmezdi.
Öyle ya da böyle imparatorluk parçalanacaktı, parçalandı.
Siz şimdi hareket ordusunu "şeriata karşı" sanarak onu kutlayın... (İttihatçılar madem şeriata karşıymışlar, altı yıl sopa zoruyla iktidarda bulundukları sürede niçin onu kaldırmamışlar?) Ama sakın ola ki 31 Mart'ı bugün protesto etmek eşekliğini göstermeyin evvelce yaptığınız gibi, iki hafta daha bekleyin.
Çünkü 31 Mart, "eski takvime göre" 31 Mart'tır yavrularım.
31 Mart 1325... Yani, 13 Nisan 1909...
Devrimci eyleminizi (bu bahaneyle aslında bugünkü hükümete karşı eyleminizi tabii) şimdi değil 13 Nisan'da yapacaksınız, şaşırmayın.
"Bürokrasi bayramınız" hayırlı olsun. Yumurta da atacaksanız, tanesi elli kuruş.
Engin Ardıç, Sabah, 

Hasan Paşa Kimdir?

0 comments