Ünlü
şairimiz Arif Nihat Asya şöyle demiş bu efsane kayalar hakkında;
Kızlar
Kayası denen yerde göreceklerin
Kızların
olsa olsa kayadan heykelleri
Kendileriyse,
akşam, Meram’ı dolaşırlar
Kollardadır
belleri.
Bu
şiiri nakleden Prof.
Dr. Saim Sakaoğlu,
“Dere, galiba Meram’la ortak bir
coğrafyaya sahip; Kızlar Kayası. Her anlatanın ayrı bir güzellikle dile
getirdiği efsanesi acaba kaç genç kızın gözyaşlarına mâl olmuştur dersiniz.
Karşıdan, Meram-Dere yolundan bakılınca sizleri nice hayallere daldıran bu
kayalar, yanlarına varıp da elinizi dokunduğunuzda hayatın acı gerçeklerini
fısıldar gibidir” diye devam eder sözlerine.
Kızlar Kayası
hakkında birbirinden farklı
söylenceler mevcut olup nesilden
nesile intikal etmektedir. Bu husustaki en kapsamlı araştırmalar Mehmet Önder
ve Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’na aittir.
Kızlar
Kayası aslında, Vadi-yi Meram ile Tavusbaba Tepesi arasında aynı adla bilinen
mevkide rüzgâr ve su erozyonuyla oluşmuş, peribacalarını andıran bir yer şekli.
Burada bulunan devasa kayalar insan şeklini andırdığından hakkında zamanla
söylenceler ortaya çıkmış. İki söylenceden birine göre; Konya’dan Dere’ye bir
düğün kafilesi gitmektedir. Gelin, hacet gidermek amacıyla bir çeşit yufka olan
şepitle taharetlenir. Allah indinde hoş karşılanmayan bu durum üzerine gelinle
birlikte kafiledekiler taş kesilirler. Diğer söylenceye göre de Konya’dan Dere’ye
gelin götürülmektedir. Fakat gelinin Konya’da civan bir sevgilisi vardır. Ondan
ayırır ve Dereköylü bir gence verirler.
Konyalı genç kara sevdalar içinde beddua
eder ve: “Bir daha Konya’ya yönünüzü dönerseniz taş olunuz
inşallah” der. Tam yarı yolda gelin Konya’ya döner, bir “ah” çeker… İşte bu
sırada bütün kafile olduğu yerde taş oluverirler.[1]