Bu blog 2007 yılından beri Konya'nın 800 yıllık mahallesi Vâdi-i Meram hakkında tarih ve kültür bilgileri derlemektedir.
Yeni Kitabım Meram Şehrengizi Ekim 2021 itibarıyla Meram Belediyesi Kültür Yayınlarından Çıktı.
Belediye Başkanımız Mustafa Kavuş Beyefendiye ilgileri için teşekkür ederim. Yayını Meram Belediye binası Basın müdürlüğünden ücretsiz olarak temin edebilirsiniz.
Çayırbağı suyunun da kentin ihtiyacını karşılayamaz duruma gelmesi üzerine “Su Komisyonu” tarafından Meram Deresi üzerinde bulunan Mukbil suyunun 175 mm çapında pik borularla 1910 yılında isalesine girişilmiş, ancak savaş dolayısıyla 1924 yılında tamamlanabilmiştir. İhale aslında 1913 yılında yapılmış (Babalık gazetesi) ancak savaşlar dolayısıyla yapımı gerçekleşememiştir. Borular Belçika'dan LIEG fabrikalarından getirtilmiştir. 1926 yılında Su komisyonu fesih olunmuş ve bu işler Konya Belediyesi’ne geçmiştir.
İngiliz
Sait Paşa Konya valiliği zamanında zaman zaman bazen Meram’daki
dostlarının konaklarına, bahçelerine misafir olur bazen de Vâdi-i
Meram’da geziler yapardı. 29 Ağustos 1886 günü Mukbil Pınar’ını görmek
üzere atına binip yola çıktı. Yanında Yaver Yüzbaşı İbrahim Ağa ile
maiyetindeki İbrahim olduğu halde önce Meram’a geldiler. Oradan da
vâdiye girip Meram Çayı’nın kenarında bir kavaklıkta oturdular. Biraz
dinlendikten sonra çayın karşı yakasına geçip dik bir yokuşu tırmanarak
Mukbil Pınar’ına vardılar. Paşa bu bilgileri verdikten sonra pınarla
ilgili olarak şu notları düşmüş günlüğüne:
“Bu pınar dağdan büyücek
mağara gibi bir yerden kaynıyor. Suyu gayet berrak, soğuk ve güzeldir.
Bu dere yukarı doğru gittikçe darlaşıp iki tarafı da kayalık olduğundan
pek sarptır. Pınar başında bir saat kadar gezdikten sonra Meram’a
döndüm. Pınar bir saat mesafededir.”
Mukbil Pınarı bazı şairlere de ilham kaynağı olmuştur. Şair Meşamî;
Niçe makbul olmasın bir katra âbın nûşeden
Mürdegâna can verir Mukbil Pınarı Konya’nın der.
Günümüzde gıda terörizmi diye bir kavram var.
Ne yediğimizi, ne içtiğimizi bilemiyoruz. Teryağlarına margarin karıştırılıyor mesela.
Bugün Vâdi-i Meram yaylalarından biri olan Evgaret'te sadeyağ nasıl yapılıyormuş görelim.
Buradaki tarif teyzemin kızı Hanife Adıgüzel'e ait. Bu konuda söylediklerini 5 Ekim 2016 tarihinde yazdım.
Evgaret yaylasında süt makinesi daha yokken basit yöntemlerle yağ şöyle yapılırmış:
"İki teneke kadar süt, ahşaptan oyulmuş tekneye boşaltılır. Üzerine çığ konur. Çığ, üzeri ızgara gibi ince ağaç dallarından yapılmış ahşap bir malzemedir. Bunun üzerine süt dolu bir tekne daha konur. İkinci bir çığ daha örtülür bunun üzerine ve kaymağı çıkana kadar süt sabaha kadar öylece bırakılır. Elde edilen kaymak sırçalara boşaltılır. Sonbahar gelince sırçalardan çıkarılan kaymak yıkanır ve misler gibi yağ elde edilir."
Aşağıda üç tane yörük yemeği tarifi veriyorum. Bu ilk oluyor. Yemek elbette Türk kültürünün ayrılmaz bir parçasını oluşturur. Kaybolup giden geleneklerimize sahip çıkmaksa görevimiz. Tarifler Vezir aşireti kadınlarından derlenmiş. Ben de Yeni Konya gazetesinin Mehmet K. Gündoğdu imzalı 7 Ekim 1995 tarihli nüshasından aldım.
Tavuklu Pirinç Çorbası:
Suyun içine pirinç atılarak kaynatılır. Tavuk haşlandıktan sonra didiklenerek suyla pirincin içne atılır. Başka bir kapta çırpılan yumurta ilave edilir. Tuzu atıldıktan sonra pirinç eriyinceye kadar kaynatılır.
Daloz:
Süt tencereye konularak kaynatılır. İçine biraz çökelek (sütün kestirilmesiyle elde edilen tuzsuz peynir) katılır. Hafif kızarıncaya kadar kaynatılır. Sonra biraz un kavrulup içine atılır. Karıştırılarak biraz daha kaynatılır. Ocaktan indirildikten sonra 2 gün bekletilir. Yenileceğinde yeniden pişirilip üzerine yağ dökülür ve şepit ekmekle birlikte yenilir.
Sütlü Çorba:
Su kaba dökülür. Ateşe konur. kaynayınca içine buğday yarması katılır. Bunun üzerine de süt ve kekik otu ilave edilerek pişirilir.
31.01.2021