Meram
Çayının gazel suyunu içtim. Son su değirmenlerin öğüttüğü buğdaylardan tandır
ekmeği yedim. Uzun soğuk kış gecelerinde neredeyse bütün akrabaları bir araya
getiren arabaşı taslarına kaşık salladım. Pişmaniye çeken mahir adamların
çevresini kuşatan yârânın sohbetini dinledim. Çetnevirlere gittim. Hocalara
perşembelik götürdüm. Çaraşlarda üzüm çiğnedim. Düğünlere çağıran tellal
sesleri işittim. Hacı pilavlarına gittim. Güz mevsiminde Hocacihan ve Dutlu
bağlarından bozduğumuz üzümleri küfelere doldurdum. Küfeleri taşıyan at arabalarına
bindim. Şivlilik topladım. Nalbantları atların ayaklarına çivi çakarken
seyrettim. Çerçileri öteberi satarken gördüm. Evlerin tahtaboşları, mabeyn ve
hayatlarında çocukluk arkadaşlarımla oyunlar oynadım. Ficce çevirdim sokakta. Eski
buğday pazarında un kokan dükkanlarda baba dostlarını ziyaret ettim. Evlerin ambarlarından
buğday kokuları çektim burnuma.
Bütün bunları çocukken yaptım.
Bunları yazarken
hüzünlendim.