5 Kasım 2007 Pazartesi

Konya’da Şivlilik Günü

Şivlilik kapıda. Perşembe sabahı mahallem cıvıl cıvıl olacak çocuklarla.

Günümüzde de üç ayların, hususiyle Regaib kandilinin gelişini çarşı-pazarda dükkan önlerine çıkmış gofret-bisküvi kutularından, kırık leblebi, leblebi şeker ve kuru üzüm çuvallarından anlarız. Geçmişte şivlilik çerezi olarak genellikle kırık leblebi, siyah kuru üzüm, leblebi şeker, akide veya peynir şekeri ile mevsim durumuna göre meyveler, meyve kuruları ve kakları çocuklara dağıtılırdı. Konyalı, zenginlik-fakirlik gözetmeksizin, hâlince, şivliliklerini namazdan önce evlerinde hazır bulundururdu.

Receb ayının ilk Perşembe günü sabahını Konyalı çocuklar iple çekerler. Çocuklar sabahleyin kahvaltı yapma ihtiyacına bile gerek duymadan ellerine şivlilik heybe veya torbalarını (şimdilerde poşet) alarak sokağa fırlarlar. Büyüklü küçüklü arkadaşlarıyla buluşan çocuklar, bütün evlerin kapılarını çalarak, kendine özgü basit ezgisiyle hep bir ağızdan bağırarak şöyle söylerler:

Şivli şivli şişirmiş
Ergen oğlan bişirmiş
İki çörek bir börek
Bize Namazlık gerek
Şivliiiiiiii

veya:

Şivli şivli şişirmiş
Erken kalkan/olan bişirmiş
İki çörek bir börek
Bize şivlilik gerek
Şivliiiiiiiii

Şivli gelmeden birkaç gün öncesi akşam sonralarında mevsimin hava durumuna göre çocuklar, renkli kağıt fenerlerin içine taktıkları mumları yakar, dışarıya çıkarlar. Ben en çok karpuz fenerleri severdim. Çocukluğumda ellerimizle yaptığımız adına da meşale dediğimiz basit düzeneklerimiz olurdu. Küçük bir konserve kutusunun içine kül koyar, içine gaz yağı dökerdik. Kutuyu, kol uzunluğunda bir çitaya alttan tutturduk mu iş tamam olurdu. Bizden yaşça büyük olanlar tepeliklere araba lastikleri götürür büyük ateşler yakarlardı.
Şivli geleneği Türkiye’de sanıyorum sadece Konya’ya hastır. Bana bir günlük farklı bir çocuk bayramı gibi gelir şivli. Çocuklar en güzel kıyafetlerini giyerek şivlilik toplamak için sokaklara dökülürler. Anneler, ablalar çocuklardan önce kalkarak evlerinin önlerini güzelce süpürürler. Kapı önlerinde çocuklara ikram edecekleri şeker, çikolata, bisküvi, leblebi, kuru üzüm, kuru pasta, gofret cinsinden tatlı yiyecekleri önceden hazırlar. Günlük hayatta birbirimizden esirgediğimiz gülümseme ile başlar ve biter şivli. Eskiden imkanlar kısıtlı olurdu. Şivlilik ikramına konu olan çeşitlilik şimdi arttı.
Geriye dönüp de 30 yıl öncesi şivlilerden hafızamda eksilmiş, unutulmuş hiçbir şeyin olmadığını düşünüyorum. 5 sınıflı ilkokul günlerimizdeki heyecan buralarda hiç eksilmedi. Koskoca 30 yıl dile kolay.

Mahalle sokak rahmetli ninemin dokuduğu heybe ile koşturur dururdum. Mesafe arttıkça heybem ağırlaşır boynuma iz yapardı. Şivlilerden birinde taşıma kolaylığı için hemen bir çözüm üretmiş, heybenin omuza gelen kısmını açarak boynuma geçirmiştim. O heybem hala çalışma odamda durur.
Arkadaşlarımızla kim ne toplamış, bende olmayan sende de var mı, şuradaki teyze ambalajlı gofret dağıtıyor gidin alın kabilinden muhabbetlerimiz olurdu. Bazı kapı önlerinde şeker, gofret dururken neden avuç dolusu leblebi dağıtıldığına anlam veremezdim. Eve döndüğümde gururlar topladığım şivlilikleri bir kaba boşaltır midem bozulana kadar yerdim. Çünkü kahvaltı yapılmadan sokağa fırlardık.

Kaybolan bir sürü geleneğin yanında, şivliliğin günümüzde canlı bir şekilde sürmesi mutlu ediyor beni.

Bugün şivlilik almaya gittiğim marketin önünden çektiğim fotoğraf:

sivlilik.jpg

0 comments: