5 Kasım 2007 Pazartesi

Konya’da Sulama Suyu Tarihçesi Ve Meramderesi

Konya'da Sulama Suyu Tarihçesi ve Meramderesi
Posted by: Muammer Ulutürk | 24th Dec, 2006

Konya’da Sulama Suyu Tarihçesi Ve Meramderesi

istrh.jpg
İslam öncesi devirlerde bir çok yerde ve İslam Dünyasında çok sık olarak kullanılmış olan , üstü açık veya kapalı kanallar vasıtasıyla suyun ulaştırılması şeklinde izah edebileceğimiz Kanal (kanat) sistemi Konya ‘ da ki Selçuklu su iletim sistemi ile yakından ilgilidir. İran , Afganistan , Orta Asya ve Anadolu’nun büyük bir kısmı gibi suyun kıt ve çok önemli olduğu ülkelerde geçmişi çok eskilere dayanan Kanal (Kanat ) sisteminin binlerce yıllık birikiminden yararlanılmıştır. “Binlerce yıllık birikim diyoruz “.Çünkü Anadolu’da kanal (kanat ) sistemi eski bir İran buluşu olarak bilinmekteyse de , başta İran olmak üzere bölgedeki kurak ülkelerdeki yaygın olarak uygulama bulmuş, ilk olarak da Urartular tarafından kullanılmıştır. Kanat sisteminin Urartulardan önce uygulanabilirliği ise M.Ö. 2500 yıllarında yani Sümer çağında aşağı Mezopotamya ‘ da kanıtlanmıştır.
Hiç şüphesiz ki bütün Müslüman kasaba ve şehirleri geleneksel Kanat (üstü kapalı kanal ) sistemine dayanmaktadır. Bir çok yerdeki kanat sistemi, kanatın üstü açık versiyonunu ve elle açılan küçük ırmaklardan oluşan girift bir şekilde de oluşabilmektedir. Bu tür durumlarda sulama meselesi ; esas itibari ile kentin civarındaki tarım alanlarını sulama maksadıyla suyun uygun tarzda dağılımını sağlama ve bizzat kentin su ihtiyacını karşılama şekline bürünmüştür. Bu tür sulama sistemine canlı bir örnek olarak , kendine özgü bir coğrafi konuma sahip bulunan Konya şehrini verebiliriz. Şehrin yakınında bulunan Meram Çayı’nın suyu ; üstü açık kanallar - kanatlar - sistemi ile hem yakınındaki arazilerin sulama suyu olmuş, hem de şehrin içme suyunu sağlamıştır.
Konya’da İslam öncesinde Meram Çayı’nın - muhtemelen Şehir ırmağı vasıtasıyla ?-şehir merkezi durumundaki Alaaddin Tepesi ve civarına ulaştırıldığı dolayısıyla kanat sistemi benzeri bir uygulamanın kullanıldığı konusunda bazı tarihi izler varsa da, şehrin su sisteminin bir bütün halinde ele alınıp tüm şehre mal edilmesi Selçuklular zamanında olmuştur. Orta Asya’da , İran ve Afganistan’da olduğu gibi Anadolu’da da Selçuklular zamanında zengin mülk sahipleri kendi hesaplarına kanallar kazdırmışlardır. Aynı durum Konya’da da görülmektedir. Selçuklulardan sonra gelen Karaman oğulları da birçok değişiklik yapmışlar ve sulama kanalları açmışlardır. Ayrıca İlhanlılar zamanında, vezir Reşideddin tarafından Anadolu’da bir çok sulama kanalı açılmıştır
Selçuklular döneminde, Meram deresine bağlı su kanalları sistemine (Kanat sistemi ) Vezir Sahip Ata Fahreddin Ali katkıda bulunmuş ve kendi adı ile anılan Sahip ırmağını açtırmış ve bütün kanat sistemi üzerinde yeni bir düzenleme yaparak su dağılımını bir esasa bağlamıştır. Meram deresi kışın bol olan suyuna karşın yaz aylarında su azalmakta ve çok kıymetlenmektedir. Buna göre yaz aylarındaki su 12 okka kabul edilmiş ve kanat sistemini oluşturan ırmaklara şu şekilde bölünmüştür.1. Şehir Irmağı 4 okka.
2. Yaka Gedekelas Irmağı 2 okka.
3. Sahip Irmağı 2 okka.
4. Karahüyük Irmağı 1 okka.
5. Lala bahçe Irmağı 1 okka.
6. Şehir bağları 2 okka.

Bu su dağılımına Sahip su cetvelleri adı verilmektedir. Şehir ve çevresine su dağılımı Sahip cetvellerine göre yapılmakta, buna uyulmadığı zaman konu Şer’i mahkemeye gitmekte ve orada çözülmektedir. Bu konu ile ilgili olarak Hicri 1170, Miladi 1754 tarihli iki Şer’i mahkeme hükmü, Hicri 1231, Miladi 1815 tarihli Sultan II. Mahmud’a ait olan mücdeddet fermanına göre ırmak kimin tarafından açılmış ve vakfedilmişse vakıfın belirttiği şartlara uyulmuştur. Konya kanal sisteminde su dağılım esası Sahip Ata su cetvelleri hesabına dayanarak geçmişten Cumhuriyet dönemine kadar yapıla gelmiştir.
Konya’da suyla ilgili vakfiyelerde sıkça gördüğümüz ve Sahip su cetvellerini- su

kanalları sistemini , idare eden yetkililer için kullanılan Mirab kelimesi bir yerde su emini anlamında kullanılmıştır. Mehmet Zeki Pekalın’ın Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü kitabının 2. cildinde “Mirab” kelimesi “Mir-i Ab” şeklinde geçmekte olup açıklamasında şunları yazmaktadır : “Sulama ve su dağıtım işine nezaret edenler hakkında kullanılır bir tabirdir. Mir-i ablık Mukataa, yani devlete ait bir vardiyatın bir bedel mukabilinde kiralanması, suretiyle alınır” .
Selçuklu ve Osmanlı dönemimde kanal sistemindeki su dağılımını o zamanki Mirab adı verilen devlet görevlileri yapmaktadır. Mirablar Meramın yukarı tarafında Köyceğiz’de otururlardı. Oradan suyun azalıp çoğaldığını görüyor. Ve emrinde olan su işçilerine ona göre talimatlar veriyorlardı. Onlarda bağ ve bahçelere suyu tevzi ederlerdi. Emirlerinde ise “Havaleci” denen işçi başları çalışmaktaydı. Bu isim Konya’da Cumhuriyet döneminin ilk zamanlarında çok az bir değişikle “Havala” olarak kullanılmıştır. Havalecilerin emirlerinde çalışan kimselere “Sıyırıcı” denirdi. Havaleci ve sıyırıcılar maaşlarını mir ablardan alırlardı. Bu işçiler ellerinde kürekleri arkları dolaşır, lazım olan yerlere su verir, diğer yerde suyu keser, arıklar açar ve bu gibi işlere bakarlardı. Havaleci ve sıyırıcılar komşu köylerden oluşurdu.
16. yüzyıla doğru , yani Osmanlı devrinde Mirablar eski önemlerini kaybetmişlerdir. Çünkü eskiden su ve kanal sistemi cemaatın elinde idi. Daha doğrusu cemaatın-örfi kanunlarla ve vakıf şartlarına göre kolayca denetlenebildiği mir abların elindeydi. Ancak 16.yüzyıla girerken bu müessesede bozulmaya yüz tutmuştur. Mir ablar zorbalığa başlamışlar , örfi kanunları tanımamışlar ve vakıf şartlarının isteği dışında hareket etmişlerdir. Bu yüzden 16. yüzyıl kanunnameleri , vazifelerini suiistimal eden Mir abların cezaya çarptırılmalarını kadılara havale etmektedir. Kanuni Sultan Süleyman devrinde müessese eski örfi kanunlara ve vakfiye şartlarına göre tekrar düzenlenmiş ve bu vazife halkın itimadını kazanmış şahıslar arasından seçim suretiyle tayin olunmaya başlamıştır. Bu kanunlardan sonra şehir halkının da rızasıyla Mir ablar su işlerinde itimat edilen kişilerden olmasına dikkat edilmiştir. Bu yüzden Konyalılar mir ablarını daima ulema sınıfından seçmişlerdir. Konu üzerinde gösterilen her türlü ihtimama rağmen su üzerinde anlaşmazlık zuhur ettiği vakit kadının yahut naibin iştiraki ile teşekkül eden komisyon su yerine gidilerek orada bakılmıştır. Davanın sonuçlanmasında vakıfın şartları , o güne kadar gelmiş örfi kanunlar göz önüne alınmış ve ona göre kara verilmiştir.
Konya’nın suyu ancak bağlarındı. Bağlara verilen bu suya “hak şurubu” denirdi. Hak şurubunun son derece titizlikle riayet edilirdi. Aynı zamanda hamam ve çeşmelere gelen suya zarar gelmemesi ve suyun başka yerlerde kullanılmaması ısrarla takibi yapılan bir konuydu. Hatta Fatih Sultan Cem ‘ in, Alavardı yöresindeki bağlarını sulamak için su getirttiği köşke, onun ölümünden sonra nezaret eden kimse kendine tahsis edilen sudan fazlasını kullanmaya başlayınca Kanuni Sultan Süleyman buna mani olmak için Kanunnamesinde bunun önlenmesini istemişti.
Şehre giden su ahalinin malı sayılırdı. Her mahalle bir senelik olmak üzere bir vekil seçerdi ki “su komisyonu” bunlardan oluşurdu. Seçilen kimseler eşraf, hocalar ve tüccarlar idi. Hükümet su işine karışmazdı. Mahallelerde “cemaat sandığı” teşkilatı vardı. Bu sandığın gelirini vasiyetnamelerden, düğünlerden, hayır işlerinden gelen paralar teşkil ederdi. Bu sandıkta biriken paralar genellikle su işlerine harcanırdı.
Meram deresinden su alan , İslam öncesi devirlerden başlayarak günümüze kadar zamanla elle açılmış , genelde bağ ve bahçelerin sulanması için yapılmış ve bilhassa 18. ve19. yüzyıllarda , kentin büyümesiyle baş gösteren su sıkıntısına da direk su alınarak çare olmuş küçük ırmaklardan bazıları günümüze gelebilmiştir. Şehre gelen ırmaklar 1967 senesinde Altın Apa Barajının su tutması nedeni ile Devlet Demir Yollarının doğusuna geçemez olmuş ve kapanmıştır.
Şehir ırmağı : Şehir ırmağı Meram deresinin solundadır. Meramda Maarif Değirmeni olarak adlandırılan yerden su alan ve Meram merkezine , Aşkan yöresine , Sigorta Hastanesi çevresine , oradan Alaaddin Tepesinin güneyinden geçerek şehir içindeki Karma Orta Okula kadar bağlara su veren ırmaktı. Bu ırmak isminden de anlaşılacağı gibi kentin içme suyunu da temin ediyordu.
Yaka ırmağı : Yaka ırmağı Meram deresinin solundadır. Dere Hidroelektrik Santralı ve Un değirmeni arasından Meram deresine göre sol sahilde , Meram deresinden ilk su alan
(3)
ırmaktır. Eski kayıtlarda Gedekelas olarak geçen , Bizans ve Selçuklu dönemlerinde adeta bir sayfiye yeri gibi önem gören Yaka yöresini ve Tıp Fakültesi civarını ve Hocacihan bağlarını sulayan bu ırmak kısmen halen faaliyettedir.
Sahip ırmağı : Meram deresinin solundadır. Selçuklu vezirlerinden Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından açılmıştı olup , Meram merkezinin memba tarafında , sağ kesimden su almakta , Tavus baba Türbesinin önünden geçerek Meram bağlarının yukarı kısımlarını sulamakta ve Ana Sultan Mezarlığında sona ermektedir. Bugün de hizmet vermektedir.
Karahüyük ırmağı : Meram deresinin sağındadır. Meram merkezinde ,Meram deresinin sağ tarafından Lalebahçe ırmağı ile eşit su almaktadır. Bu ırmak Meram içinde yer, yer bahçelerin içinden geçmekte, Yorgancı semtinde Harafın başı denilen yerde ikiye ayrılmaktadır. Batıya giden ırmak, Konya - Hatip yolundan önce diğer ırmakla birleşmektedir. Diğer ırmak ise Pir Hasan semtini suladıktan sonra Karahüyük köyü arazisine su vermekte ve ova içinde kaybolmaktadır.
Lale bahçe ırmağı :Meram deresinin sağındadır. Meram merkezinde Karahüyük ırmağı ile Meram deresinden eşit su almaktadır. Meramda bahçelerin içinden geçerek Lalebahçe semtini , Konya-Hatip yolunu aşarak daha ilerideki Harmancık köyünün arazisin i sulamakta ve ova içerisinde kaybolmaktadır.
Bürümcek ırmağı :Meram deresinin solundadır. Meram merkezinin menap tarafında , sol kesimden su almakta ve Bürümcek yöresini sulamaktadır.
Meram deresi üzerindeki Müftü gediğinden ileride , kent merkezindeki bağ ve bahçelere su veren iki ırmak daha vardır. Bunlar Kovanağzı ve Gümüş ırmaklarıdır.
Kovanağzı ırmağı : Müftü Gediği’nden sonra Konya bahçelerini sulayan bu ırmak daha sonra Kovanağzı bahçelerini sulayıp, Devlet Demir Yolları’nı geçerek Konya-Karaman yoluna ulaşıyordu.
Gümüş ırmağı : Konya- Hatip yolu üzerinde, yanında sarnıç da bulunan köprü yanından ikiye ayrılmakta, Gümüş ırmağı olarak bilinen kol, Aydoğdu ve Çay başı üzerinden Mengeneye ulaşmaktaydı. Diğer kol Kömürcü camii önünden geçerek Konya bahçelerini suladıktan sonra Konya - Karaman yolunu Şakalak Köprüsü yanında kesip , bir başka yoldan Mengeneye ulaşıyordu.

S O N U Ç
Selçuklular Konya’yı fethedince muhtemelen hazır buldukları su kanalları sistemini ilk önceleri aynen kullanmışlar, daha sonraları ise geliştirmişlerdir. Selçuklu veziri Sahip Ata Fahrettin Ali bu sisteme kendi adıyla anılan bir kanal eklemiş ve tüm sistemi belli bir esasa bağlamıştır. Bu su dağılımı esası Cumhuriyet devrine kadar Sahip Su Cetveli adı ile anılmış ve kullanılmıştır. Bu sistemden bazı kanallar günümüze kadar gelebilmiştir.

KAYNAK: http://www.koski.gov.tr/sstrh.php?id=2

0 comments: