5 Kasım 2007 Pazartesi

Konya'da İçme Suyu Tarihçesi ve Meramdere

Konya'da İçme Suyu Tarihçesi ve Meramdere

Bir çok büyük şehirler, suyu bol havası güzel yerlerde kurulmuştur. Avrupa’yı Asya’ya bağlayan ve kral yolu diye tanınan ana yolun Konya’ dan geçmesi Hitit Frig çağlarında zengin bir medeniyete sahne olması nihayet klasik devirlerde mühim bir mevki işgal etmesi Konya’nın durumunu yükseltmiş,amme hizmeti konusunda zengin eserler meydana getirmiştir.
Temellerde ve Alaaddin Tepesinde yapılan arkeolojik kazıda şehrin İslam öncesi devirleri ait su yollarına tesadüf edilmişse de, bunlar bugün için bize içme suyu konusunda tam bir fikir vermekten uzaktır.
Konya uçsuz bucaksız görünen yazın serapların oynaştığı kuru ve çorak bir ovanın batısında kurulmuş olmasına rağmen bir su şehridir. Eski insanlar, şehri; kaynak ve akar suları bol bir dağ zincirinin eteklerine kurmuşlar. Şehir küçük, bağlar, bostanlar az iken Meram deresinden gelen Aslımda çok büyük bir göl yapardı. Suları bol bu dağlar, bazen Konya için tehlikeli olmuş, şiddetli yağmurlardan veya karlatın erimesinden sonra yamaçlara inen sular, şehri sık sık tehdit etmiş, halk arasında “Konya’nın ölümü sudandır” sözünü atasözü olarak yaşatmıştır.Selçuklular devrinde 1. Alaaddin Keykubat, Konya’yı içine alan dış kale yaptırmış etrafında derin hendekler açtırarak şehri hem düşmandan hem de sellerden korumuştur. Evliya celebi Konya Kalesini anlatırken:”Bu iç kale mürtefi yerde vaki olup mükellef ve mükemmel cebehanesi ve topları vardır. Bu kalenin şark ne şimal canipleri sara ile bir gölceğizdir. Konya’ dan geçen bütün pınarlar bu göle munsap olur ” demektir.
Konya şehri içerinde arkeolojik kazılar yapıldığı için, Konya içme suyu tarihine Selçuklular devrinden başlamak icap etmektedir. Bugün bir kısmı ayakta duran Selçuklu devri mimari eserlerinde havuz, çeşme ve su yolları, bu devirde gelişen ve kalabalıklaşan şehrin içe suyu meselesinin sistemli ve planlı bir şekilde ele alındığına canlık misallerdir.Bu devirde de Konya içme suyu kaynaklarının şehrin batısındaki dağların yamacında bulunan Dere, Başarakavak, Tepeköy ve Sille suları olduğu anlaşılmaktadır. Bu sular, birtakım kaynaklarla da beslenerek Meram bağlarına inmekte buralarda içme ve sulama suyu olarak sarfedildiği gibi bir kısmı da Konya’ ya getirilmektedir. Bu kaynaklardan alınan Mukbil ve Beypınarı suları, Selçuklular devrinde sistemli bir şekilde, 1. Aladdin Kaykubat tarafından Meram bağları ile Konya şehri arasındaki Havuzhan (Havuzluhan) su deposunda toplanmış, buradan şehre ve civar mahallelere taksim edilmiştir.
Eflaki’nin kaydına göre şehir deposuna inin Mukbil suyunun bir kolu ve çeşmesi de, Çelebi Hüsamettin’in Meram’daki bahçesinde bulunuyordu. Mukbil suyu yüzyıllar boyunca Konya çeşme şadırvanlarına su vermiş, lezzeti ve nefaseti övülmüştür.
Konya’lı zenginler, devlet adamları yaptıkları cami, medrese, hankah vs. gibi hayır müesseselerinin civar veya avlularına çeşme ve sebiller kurmuşlar, bunlar için kaynaklardan su getirmişlerdir.Konya’lı vezir ve başvezir Sahip Ata Fahreddin Ali (656H.-1258M.) yılında yaptırdığı Sahip Ata Camii’nin portalindeki sebiller kadın ve erkekler için ayrı ayrı bölmeleri, keseliği olan hamam (Sahip Ata veya Sultan Hamamı),ayrıca Konya’nın muhtelif semtlerinde yaptırdığı dört çeşme ve Havuzhan’daki Buzhaneleri, bağ ve bahçeleri için Meram çayından Hocacihan’a Karahüyük ve Harmancık köylerine kollar ayrılmış içme suyu olarak kullanıldıgı gibi, bağ ve bahçelerde de harcanmıştır.
Selçuklu devri alimlerinden Sadrettin Konevi yaptırdığı camii hankah civarına bir çeşme akıtmış ve getirmiştir.Keza, XIII ve XIV.yy.’da Konya’yı görmüş meşhur seyyahlar eserlerinde Konya içme suyu ve akarsularından bahsetmiş, Konya’nın Bağ ve bahçelerinin güzelligini övmüşlerdir.
Konya’da Selçuklu Devletinin yerine geçen Karamanoğulları’nın, su yollarında bazı değişiklikler yapmış, Meram ve Dere çayları üzerinde su değirmenleri kullanarak akarsulardan bu şekilde ifade edilmiş, 1424 yılında yaptırılan Meram Hamamı su getirilmiş şehir içinde de bazı çeşmeler yaptırılmış.
Konya 1467 yılında Fatih Sultan Mehmet’in eliyle Osmanlı Devletine katıldıktan sonra yeni kaynaklar bulunmuştur. Fatih’in oğlu Sultan Cem, Konya valiliği sırasında (1474-1481)Konya kalesinin dışında bir köşk yaptırarak su getirmiş ve bu su ile aynı zamanda köşk civarında bağ ve bahçeler sulanmıştır.Bu suyun geçtiği yerlerdeki halk, arklar açmak suretiyle suyu harcettiği, şehrin çeşme ve hamamlarına zarar verdiği için II. Beyazıt devrinde tanzim edilen bir kanunname ile suya tecavüz edenlerin cezalandırılmaları hükmü konulmuştur.
Osmanlılar devrinde Konya’ya bizzat su getiren padişah Yavuz Sultan Selim’dir.İran seferi esnasında Konya’dan geçerken Mevlana Türbesi’ni ziyaret etmiş, türbenin kubbelerini kurşunla kaplatıp, etrafına duvar çevirttiği ve dervişlere yüzbin akçe sadaka dağıttığı gibi, türbenin suya olan ihtiyacını da düşünerek şehrin 20 km. batısındaki Dutku suyunuda getirmiştir. Türbe suyu da denilen bu su dergahın ihtiyaçlarını karşılamıştır.Yavuz Sultan Selim, Konya’ya üç defa gelmiş şehirde çeşme ve şadırvanlar yaptırmış.Yine bu devirde Konya eşrafından Yusufoğlu Ahmet Çelebi bir hamamla birlikte iki sebil ile Konya’nın Sarıyakup, Hacıömerler mahallesinde hamam ve han civarında dört, Konya kazalarında sekiz çeşme yaptırmış, bunların bakımı, tamiri için vakfiyeler tanzim ettirmiş.
Kanuni Sultan Süleyman devrinde Konya içme suyu çogaltılarak, su sarfiyatı kanunnamelere bağlanmış, Mevlana türbesi ve Sadrettin Konevi evkafına ait bağ ve bostanlar su resminden, muaf tutulmuş şehir içinde yeni çeşmeler yaptırılmıştır.
Konyalı hayır severler fırsat ve imkan buldukça mali kudretleri nisbetinde eserler yapmaya ve çeşmeler akıtmaya çalışmışlardır.
XVII. yy. seyahatnamelerinde Konya suyu ve çeşmelerine ait bilgiler verilmektedir. Evliya Çelebi kale haricindeki kubbeli bir depodan (Havuzhan) şehre su taksimi yapıldığını, buradan 360 lüleye (musluk) verildiğini, bu suların camii, mescit,han hamam ve saraylardaki çeşmelere dağıtıldığını,su kaynaklarının Meram dağlarında bulunduğunu zikrederek şehirde mevcut kuyu suyu ile de bostanların sulandığını kaydeder. Katip Çelebide aynı bilgileri vermektedir. Bu bilgilerden anladığımıza göre şehir içme suyu bağ ve bostanlara sarfedilmekte, belkide içmeye yetmemekte, kuyu suyundan faydalanılmaktadır.
XIXyy.’da Konya Valisi Kel Hasan Paşa’nın su mevzuundaki faaliyeti dikkati çeker. 1848 yılında Konya’nın Zindankale semtinde yaptırdığı Şevk-abet adlı köşküne havuzhan su deposundan hususi surette su almış, çeşme ve sebiller akıtmıştır. Bu yüzyılın sonlarına doğru Konya’da akan çeşme adedi 81 olarak kaydedilmiştir. Bu adet, şehir ihtiyacını karşılayamadığı için, Meram çay suyu küplerde dinlendirilmek suretiyle içilmiştir. Şiddetli yağmurlardan sonra, içilemeyecek kadar bulanık akan bu sular büyük toprak küplerde üç-beş gün bekledikten sonra, ayrı bir küpte durulanarak içilmişti. Bu süzülen çay suyunun leziz ve berrrak olduğu İstanbul’un Karakulak suyuyla mukayese edilebileceği söylenmektedir. Bunun dışında bilhassa şehrin dış mahallelerinde oturan bir kısım halk da kuyu sularından faydalanmış, 7-8 metre derinlikte açılan bu kuyulardan “Cıngırık” denilen ve iki yüksek ağasın arasına kurulan manivelalı kovalarla kuyudan su alınarak içilmiştir.
Konya’da bir çok hayır eseri ile ismini ebedileştiren Konya Valisi Avlonyalı Ferid Paşa şehrin su ihtiyacını karşılamak üzere Cambaz Deli Osman’ın da tavsiyeleri ile 1902 yılında Konya’nın 23 km güneybatısında Loras dağlarının güney eteklerindeki bir dere içinde bulunan Çayırbağı suyunu getirmeye karar vermiş ve bu teşebbüsünü gerçekleştirmek için de bir “Su Komisyonu” teşkil ederek halktan tarik bedeli ve teberru olarak 16 bin lira ile işe başlamıştır. Çayırbağı halkının muhalefetine rağmen mevcut suyun yarıdan fazlası 160 mm’lik demir borularla istasyonu, buradan da Alaaddin tepesinde ve inşaa edilen 500 tonluk Kargir depoya aktarılmış, yine demir borular vasıtasıyla elli kadar çeşmeye taksim edilmiştir.
Çayırbağı suyunun getirilmesinde büyük emekler sarfedenlerin başında, Konya eşrafından Koyunuğlu Mustafa Efendi gelir,Çayrıbağı Konya şehrinde 250 metre yüksek olduğu için depoya inen suyun tazyiki kolayca temin edilmiştir. Bu suyun kaptaj sistemi nisbeten eski olmakla beraber, şehir su şebekesini ikinci derecede beslemektedir. Avlonyalı Ferit Paşa’nın eseri olan Çayırbağı suyu, 1905 yılında Konya Valisi Faik Bey tarafında tekrar ele alınmış ve iki bin lira masrafla tesisler yeniletilmiştir. 1907 yılında Vali Hüsnü Bey’lerin teşebbüsleri ile Konya’nın batısında Loras dağları eteğindeki Mukbil ve Beypınarı kaynakları,175 mm. Çapında ve 12 Km uzunluğundaki pik borularla, tekrar şehre isale edilmiştir. Kaptaj vaziyeti galeri sistemine göre yapılan bu su şehir şebekesinin bir kısmını beslemektedir.
Şehir suları belediye geçtikten sonra Konya Belediyesi, 1920 yılında tesisleri fenni tetkiklere tabi tutmuş, Alaaddin tepesindeki su deposunu genişleterek, iki betonarme su deposu yaptırmıştır. 1937-1938 yıllarında, bu depoya şehrin 12 km batısında ve Kozaağaç köyü civarında bulunan dutlu suyu kaynağı da 86.459 lira masrafla, 200 mm.’lik çelik borularla aktarmıştır. Dutlu suyunun kaptaj durumu galeri sistemine göre yapılmış olup, şehir şebekesini en fazla besleyen bir sudur…
1989 yılında başlatılan ve 2000 yılı sonu itibariyle dünyada örneği olmayan bir uygulama ile şehrin 15-20 km uzağında bulunan Dutlu,Çayırbağı, Mukbil, Beypınarı ve Kırankaya kaynaklarında getirilen pınar suları tüm şehir merkezine ayrı bir şebeke hattıyla ve 546 adet tatlısu çeşmesiyle halkımızın hizmetine sunulmaktadır.
2.982.234 m. Su şebeke uzunluğu, 199 derin kuyu,11 pompa istasyonu,27 gömme su deposu ile 200.000 adet abonemize camiler, şadırvanlar vb. yerlere kaliteli ve kesintisiz olarak su hizmeti sunulmaktadır.Yeni Altınapa barajı ile sulama amaçlı olarak açılan kuyulardan elde edilen sulama suyu şehrimizin medar-ı iftiharı durumunda olan Meram İlçemizde bağı,bahçe ve yeşil alanlara,üçüncü bir hat olan sulama kanallarıyla ulaştırılması sağlanmaktadır.
KAYNAK:http://www.koski.gov.tr/icmesu.php?id=2

0 comments: