İsmail DETSELİ'den...
http://www.memleket.com.tr/unutulmayan-eski-kis-geceleri-18396yy.htm
Son
yıllarda hızla gelişen teknolojik aletlerin çocuklarımızı ve
torunlarımızı nasıl bizden örf ve adetlerimizden kopardığını düşünerek
kahroluyordum ki, yavrusu üniversitede okuyan bir yakınım evladı ile
gelip bana “İsmail abi çocuğuma geçmişten, kış gecelerinden
kültürümüzden anlatmanı rica ediyorum ne dersin?” dedi. Bu sözlere o
kadar sevindim ki anlatamam. “Hay hay” dedim delikanlıya sordum “Yavrum
geçmişten neleri merak ediyorsun neleri anlatayım sana?” “Amca bana
örneğin bir kış mevsimini nasıl geçirirdiniz nelerle meşgul olurdunuz,
kışın gündüz ve geceleri nasıl geçerdi ne işler yapardınız?”
Anlattım.
Kışa hazırlık kışın bitimi ve baharın gelişi ile başlardı. Baharla
köyümüzün kırsalındaki çayırlar uyanmaya başlayınca meralar taş gazel
gibi şeylerden temizlenir, büyük çaylardan akıp giden sular arklar
vasıtası ile o meralara yöneltilir bol bol sulanır, otlar haziran ayında
yeşil olarak biçilir evlere taşınırdı. Kış için malımız yedirmek için
kurutulup hazır edilirdi.
Bundan sonra güzden ekilmiş olan ekinler
Temmuz’da hasat edilir harmana çıkar ve düğen sürüldükten sonra harman
savrulur, tahıllar ve samanlar evlere taşınırdı. Ekilen bostanlardan
soğan, patates, mısırlar ve diğer sebzeler hasat edilir kimisi
kurutularak kimileri değişik işlemler ile kış yiyeceği olarak evlere
taşınır, pancardan, üzümden pekmez kaynatılırdı. Bahçelerimizdeki
olgunlaşmış cevizler ağaçlarından uzun sırıklarla çırpılıp evlere
getirilir, bunun yanında tarla ve bahçelerimizdeki yabani ve doğal
meyveler aslına uygun olarak kak olarak kurutulurdu.
Artık güz
mevsimi gelmiştir dağlarımızdaki Allah’ın bir lütfu olarak kendiliğinden
yetişmiş olan meşe ağacının pelitleri, kırmızı ve sarı alıçlar, dağ
armutları (ahlat) yaban erikleri (yonuz eriği), itburnu (kuşburnu),
böğürtlen cinsinden dikenli bir bitkinin gül tohumları, bunlar güzün
olgunlaşır, onları toplayıp evlere getirirdik. Kaynatma sonrası oluşan
hoşaflık doğal gıdanın yanında armutların sap ve iç tohumlarını
temizledikten sonra kilimler üzerine serip güneşte güzelce kuruturduk.
Bunların yanında güneşin ısısı azalmadan tahıllar yıkanır ya tam senelik
ya da altı aylık olarak yıkanıp kurutulan buğday arpalar değirmende un
yapılmak üzere hazırlanırdı. Bunun yanında buğdayların özenle seçilen
kısmından bulgurluk ve yarmalık yapılacak 200 kilo kadar ayrı tutulur
bulgur kaynatılıp kurutulduktan sonra köyümüzün birçok mihenk
yerlerinden bulunan geniş taş dibeklerde ağaçlardan yapılmış özel
tokmaklar ile gençler tarafından dövülürdü. Kabuğu alınır, kış
gecelerinden sadece eğlenmek için gençler tarafından el değirmeninde
çekilerek doğal bulgur, pilav yapmak üzere yine ham buğdaydan yapılan
tarhana için buğday da el değirmeninde çekilirdi. Bostan sulamaları
bittikten sonra sular boşa çıkınca değirmenler çalışır ve unlar
öğütülür.
Ormandan davar ve sığırlara kışın yedirmek için meşe
yaprakları kesilerek evlere taşınıp kurutulur, samanlıklara taşınarak
kışa hazır olurdu. Ardından kış yakacağı olan ormandan odun taşınması da
günlerce sürerdi. Kış geceleri akşam oturmalarında eğlencelik yiyecek
olarak ağaçlardan toplanıp saman içerisine saklanarak taze özelliğini
kaybetmeyen alıç, toprağa gömülen çıkarıldıktan sonra soba üzerinde
kebap yapılan pelitlerin yanında, köyümüze has bir bitki olan ya turşu
olarak ya da demet yapılarak kışa saklanmış halde yemeye hazır şifa
deposu gılappa olmazsa olmazdı. Un öğütmeleri sona ermiş olan
değirmenlerde o kurutmuş olduğumuz yaban armudu ve çuvallar dolusu
ocaklarda özel olarak patlatılmış mısırlar değirmene götürülüp öğütülür.
Bunlar mısır unu armut unu yapılarak daha nohuttan yapılan kavurga
buğday kavurması misafirlere sahanlarda sunulur hem kış eğlenceliği hem
de bazı hastalıklara şifa olarak kullanılırdı.
Artık kış bastırmış
kar yağmış, mallar ve insanlar evlere girmiştir. Alaturka saatler
kullanılır akşam saat 12’de yatsı ise 1.30’da kılınırdı. Uzun kış
oturmaları gece saat 6-7’leri bulurdu. Sabah kalkan evin fertleri kimisi
odun ocağında bulamaç veya tarhana çorbasını hazırlayıp sarımsaklı mis
kokusuyla sofrayı hazır ederdi. Bir kısmı damlardan karları kürürdü.
Sonra sokak çeşmelerine yol açılarak davar, sığırlar sulanır, yemlenir;
hanımlar ev işlerine bakarken evin genç ve olgun yaştaki erkekleri
gündüz oturması için arkadaş gurupları oluştururdu. Yine akşam yemeği
sonrası evin hanımı ve çocuklar komşu oturmasına giderken erkekler yaş
guruplarına göre yaşlı orta yaşlı ve gençlerden oluşan baranalar kurulur
kış boyu pişmaniye ve arabaşı gibi ikramlarla arkadaşlar kış sohbeti
yaparlardı. Gençler av kararı alırlar tavşan ve keklik avına giderler
vurulan avlar ise sayısına göre ikişer üçer aileler birleştiği
sofralarda yenirdi. Özel doldurulup mangal ateşinde pişen tavşan eti
ovalanmış ve hafif tereyağında kavrulmuş olan bazlama ekmeğin ovması
üzerine tavşan etleri dağılarak her ferdin kaşığına yetecek şekilde
adilce büyük bir kapta sunulurdu. Yaprak sarması tirit gibi köyümüze has
güzel yemekler yendikten sonra ardından nohutlu kişnişli bulgur pilavı
yanında kayısı ve erik kurusundan yapılmış tadına doyulmayan hoşafla çok
iştahlı yenirdi.
Böyleydi işte eski zamanlar, ama unutulmayan damakta tad bırakan zamanlar… Bir zaman makinesine girip gidebilseydik o günlere…
http://www.memleket.com.tr/unutulmayan-eski-kis-geceleri-18396yy.htm
0 comments:
Yorum Gönder