10 Kasım 2015 Salı

Annemden Hikayeler

0 comments

Dere'de bir sokak
Foto: M.ULUTÜRK
Annem Mukadder Hanımın rivayetidir.
I
Höbere..
1960'lı yıllar. Deli cumayıların Miyase, Nâme'nin gelini, Durmuş'un Karısı Fadimana kavga etmişler. Miyase kendisine höbere diyen Fadimanayı mahkemeye vermiş.
Bunların şahitliğine de, Çaltılıların Ekmekçi Kazım'ın Anası Şerif Nene gitmiş. 
Hakim sormuş Şerife Hanım, nasıl gördün? O da, hem gördüm hem görmedim demiş. Ardından üç oğlum var üçü de ekmekçi. Birinin adı muzaffer, birinin adı Kazım öteki de Memet demiş. Hakim, Şerife Neneyi dışarı atmış bu benimle dalga geçiyor diye. Sonra hazıruna höbere nedir ya hu diye sormuş. Höbere, Dereli lügatinde uzun boylu demek. Miyase de uzun boylu. Hakim bir kendine bir Miyase'ye bakmış. E ben de höbereyim o zaman deyip bunları geri göndermiş.
--
II
Atlı doktor..
1950'li yıllar. Dere'ye atının üzerinde bir doktor gelir ve hasta olanı, isteyeni muayene edermiş. Fakat millet hasta olmadığından mı yoksa çekindiğinden mi muayene olmazlarmış. (Adam oysa şimdinin aile hekimi gibi ve ayağınıza geliyor)
--
III
Obabaşı
Dereliler yaylacı olurlardı eskiden. Bunu blogda yazmıştım.
Meğer yaylaların obabaşıları varmış. Bizimkilerin yaylası Erikli olduğuna göre burada da bir obabaşı var. Eriklinin Obabaşısı Hacı Ahmet imiş. (Oğuz geleneği işte)

--
IV
Aşı meselesi 
Ehtiyarların Hasan dede muhtarmış bir vakitler. Aşı zamanı gelince millete duyuru yapılır, aşı olacaklar toplanırlarmış.
--
V
Hacı ziyaretinde ayakkabıdan su içmek
Hacca gitmek bundan 50 yıl öncesinin Türkiyesi için hiç de kolay değil. Parası olmayan gidemez, yollar zahmetli. Günlerce sürer Hicaz'a varmak. Hacıdan gelenleri ziyarete gidenler evden çıkmadan evel bir güzel süslenirler giderler, hacıların ayakkabısından su içerlermiş. (Asıl içerisi hijyenik olmalı dedim. Kelamcıları dinlemeyelim fazla dedim. Bi sürü şey dedim. Kendime dedim. Size demedim.)
--
VI
Hovardalık
Babamın babası Mehmet Dedem hovarda adammış. Satılacak birşey kalmayınca evdeki yatakların yününü satar hovardalık yaparmış. Babası Hasan zengin adam ama oğlu geriye bağ-bahçeden başka birşey bırakmamış.
--
VII
Hastalığı ceviz yaprağı ile tedavi etmek
Ben Çocukken ateşli hasta olduğumda annem sabah gün doğmadan ceviz yaprağı toplar beşiğimin altına serer üstüne yatırırmış. Bir de yorgan gibi üzerime. Derhal iyileşirmişiz. Eczane yok sağlık ocağı yok. Kışın da iyileştirme yöntemi terletmek.
--
VIII
Müfettiş Gelecek
Ali Koş tellal bağırır: gonşular! gonşular! Müfettiş gelecek kapıların önünü süpürün. Herkes, bütün Dereliler kapılarının önünü temizler, sokağı ışıl ışıl ederlermiş. (Müfettiş, Milli eğitimden geliyor dikkat edin. Öğretmene verilen değerin zirvede olduğu günler). Ali koş Gobalaklar'dan. Evi de Tellek bağına giderken yol üzerinde. Ali koş Derenin bekçisi. Diğer bekçiler de Horiyeler'in Zahit Dede, Namidar, Foslakçılar'ın Yakup Dede idi. Ben çocukken Kolcu Memet ile Norilerin Muhammet de Dere'nin kasaba olduğu günlerin son bekçileri idiler.
--
IX
Köpeğin Kabri
Muziplikleriyle bilinen Mustallilerin Mustafa, Kemer değirmeninde çalışmaktadır. Ölen bir köpeği kokmasın diye değirmenin karşısına gömer. Balcıların İsmail Dede alazlama yani kaşıntı olmuştur. Mustalli,  İsmail Dede'ye; ben bir tekke buldum git dua et kaşıntın geçsin der. O da gider mezarı tavaf eder. Dualar okur ertesi gün iyileşir....
---
X
Bezeme Tekkesi
Bezeme tekkesi vardı eski buğday Pazarına yakın. Bezeme olanlar giderdi. Beni de götürmüşlerdi hatırlarım. Siğil mi çıkmıştı, kaşıntı mı vardı.