30 Ağustos 2009 Pazar

Konya'nın Keçe Külahı

0 comments


Saffet ARICI yazdı.
www.hakimiyet.com-30.08.2009
Can canım okurlarım. Aklımla aram iyiyken kendimle baş başayken şöyle bir gerilere gittim. Gözerim, kalburum, eleğim yanımdaydı.
Dağları ufaladım, kayaları yardım, tepeleri düzlere indirdim. Asırlarca önce yığılmış höyükleri eleyip eleğimden geçirdim. Samanını, kazığını, çörünü, çöpünü yele verdim. Süzgecimi kaldırıp altına baktım. Altından Konyamız’ın kocaman keçeli külahı çıktı. Bu külah olayı nedir ne değildir. Ne kadar gerçekçi geçmişi nereye dayanır. Konyamız’da bu söz neden söylenmiş. Kökü nedir nereye dayanır.

Acizâne kendi çapımda inceleme, araştırma yaptım. Konya keçe külahının ta ta Moğollar’ın torunu İlhanlılardan Noyan Sultan’a dayandığını işittim. Kesin kaynak değil gözlüklerimi taktım tarihin akışına tekrar baktım ince ince tekrar tekrar eğildim. İnce eledim sık dokudum. İlhanlıların Kayseri’ye kadar gelip oraları zapt ettiklerini Kayseri’de bulunan Selçuklu kalıntılarını yerle bir ettiklerini gördüm. Ben görmedim gözlüğümle dürbünüm öyle gösterdi.

O günkü İlhanlı sultanı Konya’yı zapt etmeyi kafasına koymuş. Ordularına emir vermiş istirahata çekilin. Yarın sefer var. Yaradanın yarını tükenmez. Çiftçinin karnını yarmışlarda kırk tane ‘yarın’ kırk tane ‘gelecek sene’ çıkmış. Bunu bilelim unutmayalım. Çiftçinin yarınla gelecek senesine ömür yetmemiş. Halk olunduğu yere vatanı alısına dönmüş. İlhanlı sultanı hangi yöne nereye sefer yapacağını yakınlarına söylememiş. Gece başlamış kendisi ve tebaası orduları istirahata, o gece bir rüya görmüş ki adeta korkusundan çatlayıp ölecekmiş. Çatlayıp ölmemek için sabahı diri tutmuş. Sabah olmuş Sultan Noyan tebaasını toplamış. Görmüş olduğu bu korkunç rüyasını anlatmış. Rüyasında öyle sevimli, güler yüzlü, ruhlara tesir edebilen bakışlı, kara gözlü, uzun kaşlı, tombul yuvarlağımsı sakallı, siyahın üzerine beyaz bir çember sarılı olan uzun külahlı mübarek bir zat İlhanlı Sultanı Noyan’ın üzerine ellerini, parmaklarını uyuyan sultanın gözüne sokarcasına azametli bir şekilde saldırır. Eğer Konya’ya gelirsen senin şu anda gözünü çıkarır, canını alırım. Kelleni gövdenden ayırırım der. Sultan Noyan’ın görmüş olduğu bu rüyaya onun ehli ilim sahipleri bir yorum getiremezler. Ben dünkü harp fikrimden vazgeçtim. Bir ilim heyeti hazırlansın Konya’yı ziyarete gideceğiz der. Sultanın o zaman Konya’ya Selçuklu’ya harp açma niyetini anlarlar. Akabinde İlhanlı sultanı iyi biyetle Konyamıza gelir. O günün Selçuklu Sultanı’yla Konyamız’ın ilim ehli erbabını Konya’nın ulemalarını ziyaret eder. Fakat Sultan Noyan bir türlü rüyasında gördüğü o azametli kişiyi bulamaz. Son defa ilim ehli ulemadan Hz. Mevlana’nın oğlu Sultan Veled Hz.’ni ziyaret eder. Ona çaresiz sorar yukarıda anlattığı şekilde bir zatın olduğunu ve onu ziyaret edeceğini, onu ziyaret etmeden gitmeyeceğini söyler. Sultan Veled Hz. de o benim babam Hz. Mevlana idi. İki ay önce hakkın rahmetine kavuştu der. Öyleyse tez elden mezarını ziyaret edeceğim. Onunla görüşüp konuşacağım der. Beraberce mezarın başına giderler. Biri toprağın altında biri üstünde görüşürler. İlhanlı Sultanı veda eder. Kayseri’ye döner. -Hz. Mevlana’nın Konya’ya düşman giremeyeceğine dair duaları vardır-

Dönelim keçeden külah işine şimdilerde keçe külah kayboldu. Köylerimizde ak sakallı kır bıyıklı dedelerimizden hala giyen bulunur. İşte o keçe külah yünden yapılır. Nasıl yapıldığını bilmem. Bebeydim dedem giyerdi onda görürdüm. Keçe külah kışın soğuğu yazın sıcağı geçirmez. Giyildiği zaman serin tutar. Gözleri, alınları, kulakları, yanakları kenarıyla korur. Birinci Cihan Harbi’nde dostlarımızın yenilmesiyle bizde yenilmiş sayıldık. Antalya, Konya İtalyanlara verilmiş. Malum düşman geldiği ve girdiği yerlerde doğru durmaz. Düşmanın geçtiği yerde ot bitmez. Her türlü ahlaksızlığı işlerler. Akla hayale gelmedik olaylar olur. işte o günlerde dedelerimiz Konyamız’ın erkekleri boş durmazlar. Köşelerde sokaklarda nöbet tutan binlerce İtalyan askerini yollarda bahçelerde bulunan kör kuyulara atmışlar. Bu aylarca devam etmiştir. İtalyanlar bakmışlar sabah bıraktıkları nöbetçi asker yok. Bu sırra akıl erdirememişler. Bakmışlar olmayacak Konyamız’la başa çıkamayacaklar. Böylelikle kendiliklerinden geldikleri gibi geriye gitmişlerdir. Gündüz devamlı keçe külah giydiklerinden gece de silah kullandıklarından şu söz İtalyanlardan miras kalmıştır. Gece silahından gündüz külahından sakının Konya’nın demişlerdir. Bu güzel söz o zamandan kalmış tarihe mal olmuş gereken yerine oturmuştur. Fakat bizler bu külahı yerinden almış başımıza geçirmişiz. Birbirimizi öcü böcü göstermişiz. Halk olarak çeşitli densizlikler üç kağıtçılıklar yapmışız. Adına açık gözlülük demişiz. İşimizde, aşımızda, gecemizde, gündüzümüzde birbirimizi hançerlemişiz. Sakın ha Konyalılardan Konya külahı giymeyin yani Konyalılara çarpılmayın. Şeytanın çarptığı ağız düzelir, Konyalıların çarptığı ağız düzelmez. Giyerseniz de temiz giyinin derler. Ben yazan yazar olarak bunlara katılmıyorum. Tabii ki her Konyalı kötü olmaz. Olacak diye bir kaide yok. Çünkü ahlaktan bahsolunmaz istisnalarda kaideyi bozmaz. Bir insan kendisi ne ise karşısındaki de odur. Herkesi kendisi gibi görür. Söyle senin arkadaşını söyleyeyim senin kim olduğunu. Kişi arkadaşıyla ölçülür. Arkadaş tutmakta, dost bulmakta, akraba olmakta titiz davranalım. Gerçekten ayrılmayalım. Arkadaşın dostun iyisi yolculukta, alış verişte, yiyip içmede belli olur. Fiilen keçe külahı pek giyinen kalmadı. Yaptığımız işler al takke ver külah olabilir. Bunlardan sakınalım. Şimdilerde birde piyasamızda 30-40 senedir hakim ‘Kürt işi yapalım sözü’ çıktı. Sözüm kendini bilen, haddini aşmayan, dini İslam’ı yaşayanlara değil. Niyet halis ama hedefler isabet kaydetmiyor. Adam ipin ucunu kaçırmış bir daha onu tutmak zor. İşin ucunda iflas ve ölüm var. Bir esnaftan bir veya iki seneliğine beyaz eşya alınır. Alınan bu malın bedeli ödeneceği güne göre faiz üstüne faiz konarak hesaplanır. Şimdilerde birde kart çıktı. Çok insanları iflas ettirip teneşire yolladı. Buradan veresiye aldı. Başka esnafa borcunu ödedi. Bunun sonu nereye varacak. Birde ayaklı bankalar var onların çoğu köşeyi döndü. Faiz hiçbir zaman iyi bir şey değildir. İyi olsaydı yaradan haram kılar mıydı? Bu yüzden ne yuvalar yıkılmış ne ocaklar sönmüş. Faizi alanda verende helak olmuştur. Gerisini ben bilmem mümkün mertebe onlardan uzak duralım. Duralımda telli turnayı gözünden vuralım. Bir daha böyle oyunlara gelmeyelim. Şifayı Kuran’dan, sünnetten, ehli ilimden alalım. Selamünaleyküm aleykümselam vesselam şen ve esen kalın.